Kâfirin amelleri ister iyi ister kötü olsun, sadece küfürden
dolayı cehennem azabını hak etmiştir. Allah'a, peygamberlerine, ayetlerine ve
ahiret gününe veya bunlardan birine inanmayan kimsenin kafir olduğunu ve kafirler
içinde cehennem azabı olduğunu bildirmektedir.
Örnek olarak Nisa suresinin 150.
ile 151. ayetlerini dikkat ettiğimizde Allah bu ayetlerde buyuruyor ki:”
Allah'ı ve peygamberlerini inkar edenler ,Allah ve peygamberlerinin arasını
ayırt etmek istiyorlar.Ve biz bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız
diyorlar. ve küfürle iman arasında bir yol edinmeyi istiyorlar. Onlar tam
kafirlerdir. Ve biz kâfirlere perişan eden bir azap hazırladık” Bu buyruğa göre
Allah'a ve peygamberlerine inanmamak veya Allah'a inanıp peygamberlere
inanmamak, yahut peygamberlerinden birine inanıp birine inanmamak, bunların her
biri birer inkar ve küfürdür. Küfrün cezası da, rezil ve zelil eden azaptır.
Sonra En’am Suresi'nin 130. ayetinde, ondan önceki ayetlerde şeytanlar
için ve onların peşinden gidenler için, sürekli azap verileceği kararı
duyurulduktan sonraki bu 130 nolu ayette de buyuruluyor ki:” Size benim
ayetlerimi anlatan ve karşılaşacağınız şu gününüzden dolayı sizi korkutan, sizden peygamberler
gelmedi mi? onlar biz kendi aleyhimizde şahidiz dediler. Dünya hayatı
kendilerini aldattı ve kendilerinin kafir olduklarına şahitlik ettiler.”
Bu
ayette peygamberlerin sözlerine inanmayanların, onların getirdikleri Allah'ın
ayetlerine inanmayanların ve ahirette iman etmeyenlerin kafir oldukları
bildirilmiş ve onların ebediyyen cehennem azabına hak kazandıkları belirtilmiş,
amellerin nasıldı, nasıl değildi hiç göz önünde bulundurulmamıştır. Bu, Zümer suresinin
71 ve 72. ayetlerinde de anlatılmış ve şöyle buyurulmuştur:
''Kafirler cehenneme
doğru grup grup sevk edilirken Cehennem kapıları onlara açılacak ve oradaki
görevliler (melekler) onlardan şöyle soracaklar; size Rabbinizin ayetlerini
okuyan ve şu güne erişeceğiniz den dolayı sizi korkutan sizden peygamberler
Size gelmedi mi? Evet geldi diyecekler, ama kâfirlere azap edilmesi hükmü hak
oldu. Onlara içeride ebediyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin
denilecek.''
Dünyada Peygamberlere ve onların getirdikleri ayetleri, ve ahiret
gününe inanmayıp reddedenler bu ayette de kafir olarak belirtilmiştir. Küfür ve
imansızlıktan başka onların daha başka birtakım günahları var mıydı, yok muydu
bunlardan dolayı bunların cehenneme hak kazanıp kazanmadığı gibi şeyler, hiç
anlatılmamıştır. Bundan sonra da Mülk suresinin 8. Ayetinden 11. ayetlerine
kadar olan buyruklar vardır. Bu ayetlerde sadece peygamberleri ve onlara nazil
olan kitapları inkar etmeyi, cehennem azabına sebep kılmıştır. “O Cehenneme bir
grup halinde her konuluşda cehennemin görevli melekleri o gelenlere Size hiçbir
uyarıcı gelmedi mi diye soracaklar. Onlar da diyecekler ki; evet bize uyarıcı
geldi de biz yalanladık ve Allah hiçbir
şey indirmemiştir. Siz ancak açık bir sapıklıktasınız dedik.”
Bu ayetleri gördükten sonra açık Kur'anı Kerim'e iman eden
bir kimse bizatihi küfür ve inkarın cehennemlik olmaya tek başına bir sebep
olduğuna, küfür ve inkarın yanında hayırlı bir iş, iyi bir amel yapmanın onu cehennemlik olmaktan kurtaramayacağına
inanmayı reddedebilir mi?Şüphesiz eğer bir fark varsa o sadece şu bakımdandır,
o azab yerinin pek çok giriş yeri, farklı kapıları vardır. İyi işler yapan ,hayır
işleyen kafir bir başka kapıdan girecek, kötü işler yapan kafirler imansızlığının
dışında kötü ameller işlediği için, o
kötü emellerine uygun daha büyük bir azap kapısından girecektir. Diğer bir
deyimle birinin azabı hafif olacak, ötekinin ki daha sert ve şiddetli olacak, ama cehenneme
gitmekten hiçbir kafir kurtulamayacaklar. Çünkü küfür ve inkar Allah'a baş kaldırıdır.
Cenneti de Allah başkaldıran için yaratmadı.
Mümin kula gelince, oda iki
çeşittir. Biri, iman etmekle birlikte durumu açısından iyi bir insandır, bir
miktar kusur ve hataları olsa da, tövbe etmesiyle bağışlanabilir. Dünyanın
musibetleri ,başına gelen hastalıklar, sıkıntılar, çileler, üzüntüler bu
günahlarının karşılığı, keffareti kabul edilebilir. Allah kendi lütuf ve
keremiyle onu bağışlayabilir.
Diğer ikinci tip mümine gelince, çok büyük günahlar işlese de o,
Allah'a başkaldıran değil, suçlu olan biridir .Onu affettirecek hiçbir şeyi
olmasa bile, ona isyan ve baş kaldırma cezası değil, işlediği suçun veya
suçların cezası verilecektir.Dünyada ki kanunlarda bile, devlete başkaldıran
isyancı ile suç işlemiş biri aynı seviyede, aynı durumda değildir, ikisine de
aynı ceza verilmiyor. O halde Hakimler hakimi en yüce Adalet sahibi Allah'ın
başkaldıran durumundaki kafir ile, suç işlemiş suçlu bir insan durumundaki müminin
ikisini de aynı seviyede tutması, aynı işleme tabi tutması nasıl beklenebilir ?