Şapka için bombalanan şehir: Rize
-Şapka Kanunu'na en büyük tepki verilen bölgelerden Biri de Karadeniz'di.
-Birinci Dünya savaşında İngilizlerin dövemediği Karadeniz sahillerini, millete zorla şapka giydirmek için Hamidiye zırhlısı gümbür gümbür bombalamaya başladı.
Şapka
giymek istemedikleri için üzerlerine ateş açılan Rizeliler isyan
ettikleri gerekçesiyle, Hamidiye Kruvazörü'nden atılan bombaların hedefi
oldu.Rize'şapka takmadıkları için 8 kişi idam edildi
Haklarında
idam kararı verilen sekiz müstakbel şehit karanlık bir hapishane
odasına tıkılır. Sabit Hoca gece yarısı-Nısfılleyl bütün arkadaşlarını
uyandırır. “Kalkın arkadaşlar, abdest alın namaza duralım. Bir-kaç saat
sonra Rabbimize kavuşacağız!”
Az sonra Allaha kavuşacaklarını bilenlerin bir müjde saadeti içinde namazlarını kılıyorlar.
Saatler
sonra sehpadan indirilen şehitlerin cenazeleri ailelerine verilmiyor.
Rastgele açılan çukurlar içinde kumluğa gömüyorlar. Yakınları tarafından
cesetler çalınmasın diye de başlarına süngülü nöbetçiler dikiliyor.
Rica-minnet
aylarca sürüyor. Ancak üç ay sonra ve fakat gece çıkartılıp köylerine
götürülmek şartıyla cesetleri ailelerine teslim etmeye izin veriyorlar.
Çürümeyen
cesetler evlatları tarafından gömülü oldukları kumluktan çıkarılıyor.
Kilimler sarıyor ve sırıklara takıp omuzlarına alıyorlar ve köylerine
çıkarıyorlar. Üç ay geciken cenaze namazlarını kılıp hüzünle köy
mezarlığına defnediyorlar.
Hakimiyet-i Milliye gazetesi Rize
olaylarıyla ilgili son haberlerinde de asılan şehitler için kin ve
nefretini aşığa vuruyordu; “Rize’deki mürteciler de ceza-yı Sezalarını
buldular.
Karadeniz bölgesinin hemen her şehrinde aynı hassasiyet
görülüyor.15 Aralık 1925 günü “Biz zorla şapka giymek istemiyoruz,
sarığımız bize yeter!” diyerek Ulu Cami önünde toplanan halkın üzerine
jandarmalar ateş açıyorlar. Uyarıya rağmen dağılmayan kalabalığın
üzerine gelişi güzel ateş sonucu 17 kişi ölüyor. Bağıran-inleyen
yaralılara kimse dokunamıyor. 143 kişi tutuklanıyor.
Olaylar
üzerine düşman üzerine sefere çıkarcasına dönemin en büyük harp gemisi
olan Hamidiye Kruvazörü Rize sahillerine gelip demir attı. Birinci Dünya
savaşında İngilizlerin dövemediği Karadeniz sahillerini, millete zorla
şapka giydirmek için Hamidiye zırhlısı gümbür gümbür bombalamaya
başladı. Hamidiye zırhlısı, sivil halkın ve yerleşim alanlarının çok
olduğu ve Ulu Caminin bulunduğu Bataniye yamaçlarını dövüyordu. Halk
korkutulup sindirilmek isteniyordu.
Yıllar sonra bu bombardıman hadisesi türkülere konu olacaktır.
“Atma Hamidiye atma din kardeşiyiz.
Ula şapka da giyeceğiz vergi de vereceğiz!”
Sadece
bir gün içinde bu 143 kişinin yargılama işlemi bitirildi. On dört kişi
15’er yıla, yirmi iki kişi onar yıla, on dokuz kişi de beşer yıl
kalebend denilen ağır hapis cezasına çarptırıldı. Geriye kalanlar ise
dayak ve para ödeme gibi hafif ceza alıyorlar.
İstiklal Mahkemesinin hızla verdiği kararla sekiz kişi hemen Ulu cami önünde kurulan darağacında idam edildi.
Asılan
sekiz kişi Ulu Cami imamı Hafız Şaban Efendi, Muhtar Yakup Çavuş,
İslahiye imamı Hasan Efendi, Belediye bekçisi Kadir Ağa. Rize asliye
mahkemesi Başkatibi Hafız Osman Efendi ve kardeşi avukat Hulusi beyler,
merkez cami imamı Hafız Kamil, Peçelioğullarından Mehmet ve Ahmet Çavuş
kardeşler, Kamburoğlu Hafız Mehmet ve Nakşi Şeyhlerinden Numan Sabit
Efendi’dir.
Şapka direnişi nasıl sona erdi?
Rize Ulu Cami
imamı Şaban Hoca, namazdan sonra etrafında toplanan kalabalığa ;“Biz
hükümetten akaid-i diniyye’ye hizmetkarlık ve bağlılık isteriz.
İnanmayan inanmasın, fakat insanlara zulüm edilmesin. Tek isteğimiz
sarığımıza, sakalımıza ve cübbemize dokunulmasın. Şapkayı giyenler
giysin ama giymeyenler hapse atılmasın!”
Bu heyecanlı konuşmadan sonra coşan kalabalık köylülerle birlikte hükümet konağına doğru yürüyüşe geçmişler.
Yarı
resmi Hakimiyet-i Milliye gazetesi bir gün sonra yazıyor; “Rizenin
Bataniye bölgesinde Ulu Cami imamı Şaban Hoca halka karşı konuşurken;
“Hükümette din düşmanlığı baş göstermiştir. Memlekette herkes şapka
giymeye zorlanıyor. Giymeyenler hapisten idama kadar cezalara
çarpılıyor. Buna karşı duyarsız kalmak dinimizde günahtır. Ayaklanma
vacip olmuştur!
Biz herkes dinimize girsin demiyoruz.
Biz hükümetten sadece dinimize saygı ve bağlılık istiyoruz.
Müslümanlara ve İslam’a zulmedilmesine müsaade etmeyeceğiz!” Deyince
halk toplu yürüyüşe geçiyor.
Hakimiyet-i Milliye gazetesinin
yazdıklarına göre, isyancılar Hükümet Konağını ele geçiriyorlar. Ankara
hükümeti Rize üzerine büyük bir askeri kuvvet gönderiyor. Rivayete göre
üç gün süren halk ile asker arasındaki çatışmalarda yüzlerce köylü
hayatını kaybediyor. Bölgenin imdadına hemen gezici-seyyar istiklal
mahkemesi yetişiyor.
Yargılama göstermeliktir ve son tiyatro
sahnesidir. Bir gün süren tek celsede, hakim koltuğunda oturan ve
hiçbiri hukuk adamı olmayan milletvekilleri tarafından temyizi, itirazı
ve avukatı olmayan mahkeme değiştirilemez kararını veriyor. Karara göre
”Bu isyancılar İslam Devleti istiyorlar. Hilafet istiyorlar ve kendi şer
düşüncelerine halkı da alet ediyorlar.
Haklarında idam kararı
verilen sekiz müstakbel şehit karanlık bir hapishane odasına tıkılır.
Sabit Hoca gece yarısı-Nısfılleyl bütün arkadaşlarını uyandırır. “Kalkın
arkadaşlar, abdest alın namaza duralım. Bir-kaç saat sonra Rabbimize
kavuşacağız!”
Az sonra Allaha kavuşacaklarını bilenlerin bir müjde
saadeti içinde namazlarını kılıyorlar. Saatler sonra sehpadan indirilen
şehitlerin cenazeleri ailelerine verilmiyor. Rastgele açılan çukurlar
içinde kumluğa gömüyorlar. Yakınları tarafından cesetler çalınmasın diye
de başlarına süngülü nöbetçiler dikiliyor.
Rica-minnet aylarca
sürüyor. Ancak üç ay sonra ve fakat gece çıkartılıp köylerine götürülmek
şartıyla cesetleri ailelerine teslim etmeye izin veriyorlar.
Çürümeyen
cesetler evlatları tarafından gömülü oldukları kumluktan çıkarılıyor.
Kilimler sarıyor ve sırıklara takıp omuzlarına alıyorlar ve köylerine
çıkarıyorlar. Üç ay geciken cenaze namazlarını kılıp hüzünle köy
mezarlığına defnediyorlar.
Hakimiyet-i Milliye gazetesi Rize
olaylarıyla ilgili son haberlerinde de asılan şehitler için kin ve
nefretini açığa vuruyordu; “Rize’deki mürteciler de cezalarını
buldular..
11/09/2013
Namusluyu Photoshoplamak
Sizin de gözünüze ilişti mi bilmiyorum.. Son günlerde sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan bazı fotoğraflar var.. Sayıları epeyce artmaya başladı..
İnsanın görünce küçük dilini yutacağı, "Bu nasıl olabilir" diye hayretler içinde kalabileceği fotoğraflar bunlar.. Hani internet ve photoshop tekniğinden bihaber olanların hemen inanabileceği türden. Biraz aşağıda o fotoğraflardan birkaçını göreceksiniz..
İşte o fotoğraflardan biri..
Bunlardan sosyal paylaşım sitelerinde dönen onlarcası var..
Onur, vicdan, haysiyet, namus ve adamlık kavramlarını hiç bir zaman taşımamış olan bazı türü belirsiz yaratıklar bu ve buna benzer fotoğrafları paylaşıyor, onların bu tuzağına düşen yarım akıllılar bu fotoğrafların altına iliştirdikleri yorumlarda, inanca, türbana, Kutsal Kitaba etmedik küfür bırakmıyor..
Neler söylenmiyor ki..
Tüm çarşaflı/kapalı hanımları kastederek, "O çarşafların altında neler oluyor neler" diyeninden..
"Saçı başı kapalı ama altta iç çamaşırı giyinmiyor" diyenine kadar pek çok ucubeye rastlamanız mümkün..
İşte onlardan bir kaç yorum:
- Türbanlı kızların bazıları öyle giyiniyorki aslında açık kızlardan çok daha fazla seksi oluyor.İnsanın doğasında gizli ve saklı olana karşı merak her zaman olmuştur. Özellikle bazı türbanlı tazelerin yüksek topuklu, açık ve dekolte ayakkabıları müslümanı bile yoldan çıkarır değil dinsizi..
- Ne çıkarsa zaten bu sözde dinci yobazlardan çıkıyor. ..Sofu soğan yemezmiş ama bulunca da kabuğunu bile birakmazmis..Bütün sapıklıklar bu dinciyiz diye geçinen yobazlarda.. Onlar gibi dinli olmaktansa ben dinsiz kalmaya razıyım...
- Örtüyü kamuflaj için kullanıyorlar. Bir açsalar neler dökülecek altından. Saygın olan atatürk kızları mı yoksa bu sıkmabaş namussuzları mı namuslu görsün herkes..
-Sorsan Allah korkusundan başlarını örtmüş! Başı açık kızlara or..pu gözüyle bakanlar bu kapalılara ne diyecekler or..punun ağababası mı :)
- Bu tipler ABD/Fettos/Siyonizmn'in maşasıdırlar..Fettosun uşağı 2. peygamber Teyyibin paspasıdırlar. Amaç Mustafa Kemal'in önderliğinde can verip, kan akıtıp vatan kurtaranlara ihanet ve Türkiye Cumhuriyetini yıkmaktır! Bunlardan nasil sözedilmesini isterdiniz?... Sizce bunlar hangi sıfat ile anılmaya layıklar?
Böyle yüzlerce, binlerce yorum var. Ama fazlasını sanırım benim gibi sizin de mideniz kaldırmaz..
Şimdi o can alıcıcı soruyu soralım..
Bu fotoğraf gerçek mi?
Türban takan bir kız veya kadın bir toplantıya böylesi bir kıyfatle katılabilir mi? Hanif kafatasının içinde beyin diye adlandırdığımız organı taşımasa bile bir insan, bir kadın böyle bir kıyafetle sokağa çıkar veya geniş yelpazeli bir toplantıya katılır mı?
Eğer abajur kafalıysanız, ön yargılarınız varsa ve bir attan daha dar kalıpla hayata bakıyorsanız bu soruya vereceğiniz cevap olur..
Ama değil işte.
O fotoğraf, o fotoğraflar sahte..
Yukarıda yarı çıplak fotoğrafını gördüğünüz o genç kız bilgisayar ortamında photoshop denen alet sayesinde soyunduruluyor ve milyonların önüne hedef olarak atılıyor maalesef..
Ya da aşağıda gördüğünüz gibi, başörtülü bir kadının eline içtiği suyun yerine bira şişesi tutuşturulabiliyor..
..
Evet kabul ediyorum. Benim de sokakta gördüğüm, türbanlı ama absürd giyimli, tuhaf hareketler sergileyen genç kızlar yok değil..
Hatta zaman zaman kısa etekli, yarı çıplak dolaşan türbansız çarşafsız genç kızlara da rastlıyorum..
Ama bugüne kadar hiç, "Acaba hangisi namuslu, hangisi daha az or...pu" diye düşünmedim.. Böyle bir ayrıma düşmenin karnında 9 ay 10 gün geçirdiğimiz kadınlara da hakaret olacağını varsaydım hep..
Ama düşüneni gördüm.. Hatta düşündürtmeye çalışanı da gördüm..
Bir meslek büyüğüm, "Gazetecilerin 1 günde gördüğünü, yaşadığını normal hayat süren insanlar 1 yılda göremez" derdi.. Benim de hasbelkader 17 yılım geçti bu mesleğin içinde..
Erbakan'ın iktidardan indirilmeye çalışıldığı dönemlerde ben bazı gazete ve gazetecilerin bazı genç kızları nasıl para karşılığında türbanlı, çarşaflı kılığına soktuğunu, bazı kişilerin eline yine para karşılığında nasıl asa verilip şalvarla dolaştırıldığını iyi bilirim..
"Kahrolsun Atatürk, yaşasın şeriat" diyerek nara atan kişilerin, karakolların arka kapılarından nasıl salıverildiğini, türbanlı kızların ertesi gün hangi kıyafetlerle nerelerde bulunduğunu da çok iyi bilirim..
Demem o ki...
Artık o günler geride kaldı..
Şimdi devir namusluyu photoshopla namussuzlaştırma devri
Türban takan bir kız veya kadın bir toplantıya böylesi bir kıyfatle katılabilir mi? Hanif kafatasının içinde beyin diye adlandırdığımız organı taşımasa bile bir insan, bir kadın böyle bir kıyafetle sokağa çıkar veya geniş yelpazeli bir toplantıya katılır mı?
Eğer abajur kafalıysanız, ön yargılarınız varsa ve bir attan daha dar kalıpla hayata bakıyorsanız bu soruya vereceğiniz cevap olur..
Ama değil işte.
O fotoğraf, o fotoğraflar sahte..
Yukarıda yarı çıplak fotoğrafını gördüğünüz o genç kız bilgisayar ortamında photoshop denen alet sayesinde soyunduruluyor ve milyonların önüne hedef olarak atılıyor maalesef..
Ya da aşağıda gördüğünüz gibi, başörtülü bir kadının eline içtiği suyun yerine bira şişesi tutuşturulabiliyor..
..
Evet kabul ediyorum. Benim de sokakta gördüğüm, türbanlı ama absürd giyimli, tuhaf hareketler sergileyen genç kızlar yok değil..
Hatta zaman zaman kısa etekli, yarı çıplak dolaşan türbansız çarşafsız genç kızlara da rastlıyorum..
Ama bugüne kadar hiç, "Acaba hangisi namuslu, hangisi daha az or...pu" diye düşünmedim.. Böyle bir ayrıma düşmenin karnında 9 ay 10 gün geçirdiğimiz kadınlara da hakaret olacağını varsaydım hep..
Ama düşüneni gördüm.. Hatta düşündürtmeye çalışanı da gördüm..
Bir meslek büyüğüm, "Gazetecilerin 1 günde gördüğünü, yaşadığını normal hayat süren insanlar 1 yılda göremez" derdi.. Benim de hasbelkader 17 yılım geçti bu mesleğin içinde..
Erbakan'ın iktidardan indirilmeye çalışıldığı dönemlerde ben bazı gazete ve gazetecilerin bazı genç kızları nasıl para karşılığında türbanlı, çarşaflı kılığına soktuğunu, bazı kişilerin eline yine para karşılığında nasıl asa verilip şalvarla dolaştırıldığını iyi bilirim..
"Kahrolsun Atatürk, yaşasın şeriat" diyerek nara atan kişilerin, karakolların arka kapılarından nasıl salıverildiğini, türbanlı kızların ertesi gün hangi kıyafetlerle nerelerde bulunduğunu da çok iyi bilirim..
Demem o ki...
Artık o günler geride kaldı..
Şimdi devir namusluyu photoshopla namussuzlaştırma devri
Süleyman ÖZIŞIK
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne Çıkan Yayın
-
Kur'an'da, Allah'a karşı suç işlemekten ve haddi aşmaktan sakınan, Allah'ın azabından ve O’na mahçup olmaktan korka...
-
İslam düşmanları bir araya gelmişlerse buna karşı mü'min insan ne yapabilir? sualine cevaben, Allah(cc); "Sen Allah'a tevekkü...
-
"Allah'ım, Senden hidayet ve doğruluk isterim." (Müslim) "Ey kalpleri evirip çeviren Allah'ım, kalplerimizi taa...