İnsanın ‘hiçbir şey değilken’, bir ruh kazanmış olması çok anlamlıdır. Bir damla su önce embriyoya, sonra ‘bir çiğnemlik et parçası’na, ardından bir bebek, sonunda da muhteşem sistemlerle tasarlanmış bir bedene sahip; Düşünebilen, konuşabilen, akledebilen bir varlık haline dönüşmüştür. Kısacası, Allah, insanı yoktan inşa etmiş ve ona ruhundan üflemiştir. Fakat insanların çoğu bu üstün yaratılış üzerinde düşünmez ve Allah’tan uzak, gaflet içinde yaşar. Cahildir; Aldanır, yanılır.
Yaratılışımızı
hatırlatan Allah şöyle buyurmaktadır.
“Ey insan,
‘üstün kerem sahibi’ olan Rabbine karşı seni aldatıp yanıltan nedir? Ki O, seni
yarattı, ‘sana bir düzen içinde biçim verdi’ ve seni bir itidal üzere kıldı.
Dilediği bir surette seni tertip etti.” (İnfitar Suresi, 6-8)
Bu yaratılıştaki
insan tek başına değil,toplu yaşamanın şartlarıyla donatılmıştır.
Bu şartlarda
Rabbimiz bizleri birbirimize kopmaz iplerle bağlamış iken birbirimizden ayrı
durabilirmiyiz?
Şunu asla
unutmamak gerekir ki, hep birlikte ya birbirimizin felâketi ya da kurtuluşu
olacağız.
Hiç bitmeyen
hırslarımız bizi daha fazla köleleştirirken, daha fazla yalnızlığa itiyor.Bizler
daha fazla tükettikçe, daha az insanın tüketmesine sebep oluyoruz.
Yediğimiz
ekmeği, içtiğimiz suyu her israf edişimizde dünyanın diğer ucundaki insanları
biraz daha açlığa mahkûm ediyoruz.
Bizler kendi
kurtuluşumuzu elde ettiğimizde başkasının özgürlüğünü elinden alıyorsak,
gerçekte özgür olmadığımız anlamına gelmez mi?
Bunları
öncelikle insanlığın vicdanına havale
etme vaktidir.
Bütün bunlar
bizi temelde sahip olduğumuz değerlerin, yeniden farkında ve tazelenmiş
boyutuyla, hayata geçirmemiz gerçeğine,yani dini değerlere getiriyor.
Unutmayalım
ki,dinin asıl gayesi bilgi vermek değildir. Yaratıcımızı tanıtmak,
kulluğumuzu öğretmek, insanın aslı
nedir, sonu ne olacaktır, dünyaya niçin gelmiştir, nasıl bir hayat yaşamalıdır,
yaratılış gayesine uygun hayat sürmenin yolları ve şartları nelerdir, bunları
bildirmek öğretmek. İşte dinin asıl gayesi budur. Hem dinimiz, her asra, her
asrın insanına her seviyedeki anlayışa hitap eder.Bu noktada herkes hissesine
düşeni alır.