Batı uygarlığının gerçekleri ortaya
dökülmüş, ulaşılmaya çalışılan güvenliğin ve arzu edilen şerefli bir hayatın
gerçekleşebilmesi için insanın mutluluğunun ve istikrarının sağlanması, insan
haklarının garanti altına alınması, insanlığın yüksek ideallerini ve ahlaki
değerlerini koruması yönünde kendisini dünyanın idaresine layık kılacak
yeteneklere sahip olma konusunda güvenilirliği sarsılmıştır.
Uluslararası uygarlık projesini ayağa
kaldıracak bir tek ümmet vardır. O da, insanlar üzerine şahit kılınan İslam
Ümmeti'dir:
(İşte
böylece insanlığa şahit olmanız için sizi mutedil bir ümmet kıldık.)
(2/el-Bakara/143) Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberin ümmetidir: (Biz
seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.) (21/el-Enbiya/107) Dünyadaki en
hayırlı ümmettir:
(Siz, insanların iyiliği için ortaya
çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve
Allah'a inanırsınız.) (3/Âl-i Imrân/110) Yeryüzünde kendisine iktidar verilen
ümmettir:
(Onlar
(mü'minler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar ve
zekatı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten menederler. İşlerin sonu Allah'a
varır.) (22/el- Hacc/41)
Seleflerimiz, İslam uygarlığını inşa
etmişlerdir. İman ve hidayet meşalesini taşımış, beşeriyetin tümü için mutluluk
sancağını yükseltmişlerdir. Bu; İslam Ümmeti'nin alnında ışıldayan bir nur ve
parlayan bir taçtır. Uygarlık yönünden ayrıcalıkları ve dini özellikleri vardır
ve ancak Rabb olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı, nebi ve rasul olarak Muhammed
sallallahu aleyhi ve sellem'i kabul eden bu üstünlüklerle şereflenmiştir.
Uygarlık yönünden üstünlüklerin ilki ve
esası tevhid inancıdır. İlme teşvik eden, akla değer veren, ahlakı gözeten,
faydaların elde edilmesine ve zararların defedilmesine gayret eden bir
inançtır. Dinini, canını, aklını, malını ve namusunu koruyarak insanın
haklarını gözeten, vicdanı eğiten ve yapıcı bir ruh kazandıran; orta yollu ve itidalli
olmaya, şefkatli ve kolaylaştırıcı olmaya; ölçülü, adaletli ve merhametli
olmaya teşvik eden bir inançtır. Bilgiçlik taslayanlar onun hakkında ne
derlerse desin Allah Tebarake ve Teâlâ şöyle buyurmuştur: (Onların
söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni
yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.)
(6/el-En'âm/33)
Çağlar boyu dünyanın, insanlara karşı İslam
uygarlığından daha merhametli ve ahlak yönünden daha yüce, hükmünde daha adaletli
bir uygarlığa şahit olmadığını insaf sahibi hiç kimse inkar etmez. Hayali
uygarlıklar madde bataklığına düştüğü, parçalanma ve kaybolma çamurunda boğulup
ahlak krizine tutulduğu gün şüphesiz İslam Ümmeti yönetimin iplerini eline
almaya, egemenlik aracına binmeye ve dünyayı idare etmeye daha çok layıktır.
İşte o zaman uygarlık açısından kaydedilen
ilerleme halkların kullanılmasına, kaynaklarının tüketilmesine ve şereflerinin
çiğnenmesine araç olmayacaktır. Keşifler ve buluşlar inançsızlığa ve terörü
desteklemeye bir yol olmayacaktır. Askeri araç- gereçler ve savaş teknikleri
devletlerin ve halkların güvenliğini tehdit etmeye, vahşi ve rastgele
operasyonlara alet olmayacaktır. Basın-yayın organları kamuoyunu yanıltma
vasıtaları olmayacaktır. Bu; İslam dininin beşeriyeti kurtarmak, bugün zulüm ve
mutsuzluğun karanlık koridorlarında kaybolmuş olan insanlığı mutluluğa çılarmak
için taşıdığı sorumluluktur.
İnsani uygarlığımız konusunda İslam,
İnsanlığı kin ve düşmanlıktan, bölücülük ve ırkçılıktan, ayrımcılıktan eşitliğe
ve ırki üstünlüğün hiçbir etkisinin olmadığı yardımlaşmaya taşır. Bu;
uygarlığımın ilkelerinde, hukuk sisteminde ve uygulamasında açıkça görülür.
Mü'minlerin Emiri Ömer radıyallahu anh...
Bir keresinde çarşıda sadaka isteyen yaşlı bir adam görür. Medine'de yaşayan
yahudilerdendir. Ömer radıyallahu anh adama halini sorar. Bir de ne görelim; o
müslüman insalcıl Ömer ona şöyle der: "Sana insaflı davranmamışız.
Gençliğinde senden cizye alıp ihtiyarlığında arkanı aramamışız." Elinden
tutarak evine götürür ve ona yemek ikram eder. Sonra Beytu'l Mal'in (Devlet
hazinesinin) sorumlusuna göndererek, ona ve onun gibilere; kendilerine ve
ailelerine yetecek kadar yiyecek vermesini emreder. Allahu ekber! İşte
ümmetimizin soylu tarihindeki uygarlık şaheseri örneklerden biri...
İslam peygamberi sallallahu aleyhi ve
sellem'in azı dişi kırılmış, yüzü yarılmış, yaralı bir halde Uhud Savşı'ndan
çıktıktan sonra söylediğidir. Bazı sahabileri "Ey Allah'ın Rasulü! Onlara
beddua edin!" der. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
"Ben lanet edici olarak gönderilmedim. Bilakis alemlere rahmet olarak
gönderildim. Allah'ım! Kavmime hidayet et; çünkü onlar bilmiyorlar."
Mekke'yi fethettikten sonra da onlara şöyle der: "Gidin; hepiniz serbestsiniz."
Selahaddin Eyyubi rahimehullah Kudüs'ü
fethettiği zaman Kudüs'te yüzbinden fazla gayri müslim vardı. Onların malları
ve canları için güvence verdi. İçlerinden maddi durumu iyi olanlara bir miktar
para karşılığı Kudüs'ten ayrılma izni verdi. Fakirlerin fidyesini kendisi
üstlendi. İşte bu bizim parlak uygarlığımız, ya onların çirkin ve zalim
uygarlıkları nerede?..
Her an dile getirilen şaşalı sloganlara
rağmen, anlaşmalarla ve demokrasilerle insan haklarını savunduğunu öne süren,
uluslararası anlaşmalara rağmen çağımız, milletlerin vahşetine ve terörüne
şahit olamaktadır. Dünyanın gözü önünde en çirkin suçlar bu anlaşmaları
delmektedir.
Tarih haçlı savaşlarındaki, Endülüsteki ve
çağımızdaki müslümanlara karşı girişilen utanç verici ve çirkin davranışlardan
habersiz değildir. Bu durum, onların utançtan başlarını önüne eğdirmektedir.
Zulüm ve aşırılıktaki çirkin davranışlarını tarih dahi örtememektedir.
Nazilerin yaptıkları ve engizisyon mahkemelerinde yaşananlar İslam ehlinin
bilmediği birşey değildir. Hatta fazla uzağa gitmeye gerek yok... Uluslararası
ilişkilerde ve birleşmiş Milletler kurullarında insancıl olduklarını ne kadar
ilan etseler de gerçekte onlar vahşiliklerini ve açgözlülüklerini
sürdürmektedir. Onlarınki sadece barış ve istikrar kavramı arkasına gizlenmiş,
terör ve sömürgeciliğe yolaçan sloganlardır. Dünyada yaşanan olaylar onların ne
kadar katı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu da, onların çağlar boyu kan
dökücüler, vahşiler ve şiddet köleleri olduğunu vurgulamaktadır.