Nefsi açıdan yaşanılan çeşitli zayıflıklar
arasında ve düşüş kapsamında iki konu var ki kişinin hayatında büyük ölçüde
etkisi olmaktadır. Onu; kendisine uygun ve helal olmayan, Allah'ın onu şerefli
ve yarattıklarından çoğuna üstün kılarak ona bağışladığı yüce makama ve şerefli
konuma yakışmayan yerlere götürür. Bunlar; rızkın kesilmesinden veya
eksilmesinden korkmak ve ömrün tükenmesinden veye azalmasından korkmaktır.
Bu dinin üstün taraflarından ve övgüye
layık yanlarından biri de bu hastalığı ince ve köklü bir şekilde tedavi
etmesidir. Bu illetin müslümanı etkisi altına almasını önler. İnanç
zayıflığının, tevekkül etmemenin ve iman eksikliğinin bir sonucu olarak korkulan
şeylerin açık hedefi haline gelmesini engeller.
Allah subhanehu rızkı ve eceli sadece kendi
elinde tutarak kullarının kalplerine huzur vermiş, onlardan bu iki korkuya
sevkeden faktörleri kaldırmıştır. Kulların beklentilerinin kendisine
bağlanması, kalplerinin O'na yönelmesi ve ihtiyaçlarını O'ndan istemeleri için
kendisinin dışında hiç kimse için rızık ve ecel konusunda bir pay kılmamıştır.
Kullar bu inançla, hayatın devrelerini Allah'dan başka kimseden korkmadan güven
içinde katederler. Nefisler yücelir ve Allah'dan başka kimseye boyun eğmez.
İnsanda beklentiler yükselir ve Allah'dan başkasına eğilmez.
Allah (cc) rızık konusunda kullarını
rahatlatarak kesin bir dille, samimi bir sözle ve gerçek bir vaadle şöyle
buyurur: (Rızkınız ve size vadedilen şey semadadır. Göğün ve yerin Rabbi'ne
andolsun ki bu, sizin konuşmanız gibi kesin bir gerçektir.) (51/ez-Zâriyât/22-23)
Yine kulları üzerindeki bazı nimetlerini sayarak ve sadece kendisinin yaratan
ve rızık veren, yaşatan ve öldüren olduğunu belirterek şöyle buyurur: (Allah
sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi öldüren, sonra da sizi
diriltecek olandır. Sizin ortak koştuklarınızdan, bu işlerden birini olsun
yapabilen var mıdır? O, koştukları ortaklardan yüce ve münezzehtir.) (30/er-Rûm/40)
Bu, rızkın sadece O'ndan istenmesini, sadece O'na ibadet edilmesini ve
şükredilmesini gerektirir. Allah subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurur: (O halde
rızkı Allah katında arayın, O'na ibadet edin ve O'na şükredin. Yalnız O'na
döndürüleceksiniz.) (29/el-Ankebût/17) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
de, amcasının oğlu Abdullah b. Abbas radıyallahu anhuma'ya yaptığı meşhur
vasiyetinde bunu açıklayarak şöyle buyurur:
"Bil
ki, millet sana bir şeyle fayda vermek için toplansa Allah'ın senin için yazdığından
başka fayda veremezler. Ve sana bir şeyle zarar vermek için toplansalar
Allah'ın senin için yazdığının dışında bir zarar veremezler. Kalemler
kaldırıldı ve sayfalar kurudu." Bu hadisi; İmam Ahmed, Tirmizi ve Hakim
sahih bir isnad ile rivayet eder.
Ecel konusuna gelince Allah Teâlâ onun da
kendi yanında bir kitapta yazılı ve takdir edilmiş olduğunu bildirir. Şöyle
buyurur:
وَمَا
كَانَ لِنَفۡسٍ أَن تَمُوتَ إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِ كِتَٰبٗا مُّؤَجَّلٗاۗ
(Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kimse
ölemez. O, vadesiyle yazılmış bir yazıdır.) (3/Âl-i Imrân/145)
Bu hakikatın açıklığına, bu vaadin
doğruluğuna ve bu izahın anlaşılırlığına rağmen bazı insanların içine
düştükleri inanç zayıflığı çoğunlukla onları bu vadedilen gerçekten
uzaklaştırır. Onlarla bu hakikatın arasını açar ve Allah'ın vaadinden;
rızıkların dağıtımının ve ecelin yalnızca Allah'ın elinde olduğundan, hiç
kimsenin bunlar bunlar üzerinde bir hükmünün bulunmadığından gafil olurlar.
Hiçbir nefsin rızkını ve ömrünü
tamamlamadan ölmeyeceğini, fayda ve zararın Allah katından geldiğini, Allah'ın
kullarına yeterli olduğunu ve kulların, Allah'dan başka hiç kimsenin himayesine
ihtiyacı olmadığını hatırlayın.
Bazı ilim ehli insanlar şöyle demiştir:
Kişi Allah'ı razı edince Allah ona yardım eder ve onu rızıklandırır. Onu
insanlara muhtaç etmez. Kişinin Allah'ı kızdırma pahasına insanları razı
etmesi, onlardan koktuğu için ya da bir şeyler beklediği içindir. Bu ise, inanç
zayıflığındandır. Onların yapacağını zannettiğin şey gerçekleşmezse bu onlardan
değil Allah'dandır. Çünkü O, ne dilerse o olur ve ne dilemezse o olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder