Allah, insanı yaratmış ve ona hayat nimetini bahsetmiştir. O, seçtiği elçiler aracılığı ile de yarattığı insanla konuşmuştur.Vahiy, Allah'ın sözlü bildirişidir ve onun hükümleri mutlak doğrudur. Bu ışık, ilk peygamber Hz. Adem'den son peygamber Hz. Muhammed'e kadar bütün insanların yolunu aydınlatmış, bundan sonra da aydınlatmaya devam edecektir. Zira, insanın hayatı doğru değerlendirip anlamlı kılması, hep Allah yolunda yürümesiyle ve O'nun değişmez ilkelerini ihtiva eden vahyine uymasıyla mümkün olacaktır.
Bunun için Kur’an, insanı, Allah'a inanmaya, O'na içten bir sevgiyle yönelmeye ve vahiyle bildirilen gerçeklere uymaya çağırmıştır.Öyleyse insan, üstlendiği görevin bilincinde olmalı, sorumluluğunu yerine getirmeli, Kur’an-hayat bütünlüğü içinde yaratılış gayesine uygun olarak yaşamaya çalışmalıdır.
İnsanın, yaratılış gayesini gerçekleştirmesinde, onun gelişmesine ve eğitimine katkı sağlayan faaliyetlerin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ancak bu faaliyetlerin beklenen faydayı sağlaması, şu temel ilkeler doğrultusunda gerçekleştirilmelerine bağlıdır:
a) Allah'a inanmak: Yapılan işler, mutlaka Allah inancına dayanmalı ve her şeyden önce O'na karşı ahlaklı olunmalıdır. Bu da Allah’a inanıp yolunda yürümek ve rızasına uygun güzel işler yapmakla mümkündür. İman değerinden yoksun olan eylemler, Allah katında geçersiz ve değersizdir. Tarih boyunca peygamberlerin inananlarla birlikte yürüttükleri mücadelelere bakılırsa, bunlarda iki değişmez evrensel hedefin olduğu görülür.
Bunlardan ilki şirke karşı tevhit; ikincisi de zulme karşı adetlettir. Demek ki tevhit, Allah'a; adalet de insanlara karşı ahlaklı olmak anlamına gelmektedir. İnsanın Allah'a karşı ahlaklı davranması ise, hep O'nun yolunda olmasıyla gerçekleşir.
b) İnsana saygılı olmak: Bu ilke, insanın varlık şartlarını tanımayı, anlamayı ve onun sahip olduğu potansiyeli doğru değerlendirmeyi sağlar. İnsanın, sürekli gelişen ve değişen bir çizgisi, biyolojik ve ruhsal yapısı, toplumsal ve tarihi çevresi, geçmişe ait hatıraları, geleceğe ait umutları ve kaygıları var. Dünya her an, insanın zihninde farklı şekillenmekte; o, korkulan, sevgileri, istekleri, inançları ve değer yargılarıyla gün geçtikçe yeniden keşfedilmektedir. İnsana, çocukluğundan itibaren saygının gereğini vurgulamak, saygı duyacağı değerleri ve varlıkları tanıtmak önemlidir. Ama bundan daha önemli olan, ona saygılı bir davranışın ne demek olduğunu öğretmektir. Eğer insana saygının pratik anlamı kavratılmazsa o kimi zaman saldırgan, kimi zaman korkak, kimi zaman da yetersiz ve umursamaz olur.
c) Düşünceye saygı duymak: Düşünmek bir arama, araştırma ve eğitim işidir. Düşünebilmek kadar dinlemesini bilmek ve farklılıklara tahammül edebilmek de bir erdemdir. Bunun için insan, karşısındaki insanların fikirlerine katılmasa da onlar üzerinde düşünmelidir. Çünkü insanlar aynı kelimeleri kullanmalarına rağmen onlardan aynı anlamları çıkarmazlar. Bunun nedeni, insanların zihinsel anlam kodlarının farklı olmasıdır. Şu halde insanın özgürce düşünmesine engel olan her davranış, düşünceye saygısızlık anlamına gelmektedir. İnsanlar, kendi iyiliklerini, doğru bildikleri yolda arama özgürlüğüne sahiptirler. Öyleyse herkes, kendi özgür iradesinin ve tercihinin sahibi olabilmelidir.
d) Ahlaki olana saygı: İnsanoğlu, çağımızda teknik açıdan baş döndürücü bir başarıyı yakalamasına ve olağanüstü imkânlara sahip olmasına rağmen, dünyanın hakkını verecek ahlaki olgunlukta insanlar yetiştirmede aynı başarıyı gösterememiştir. Bunun en açık kanıtı, çok sayıda insanın hayatında zihin huzuru, vicdan ile barışık olma ve ruh zenginliği gibi hallerin eksikliğini hissediyor olmasıdır. Ayrıca pek çok insan, iyinin ne olduğunu bilse de her zaman iyi davranışı gerçekleştirememektedir. Çünkü insanın hayatında ağır basan ve onun yönünü tayin eden şey, söylenen sözlerden çok yapılan işlerdir. Bu yüzden, güzel sözler söylemek, öğütlerde ve tavsiyelerde bulunmak, bu insanlara yetmiyor. İşte burada imanın insanı iyiye teşvik edici rolü ortaya çıkıyor. Öyleyse çağın ahlaki yapısına iman, doğruluk, sevgi ve saygı gibi yüksek değerle hakim olmalı; eğer amaç ahlaklı insan yetiştirmekse, ahlak mutlaka dinle temellendirilmelidir. Çünkü herkesin bildiği iyinin yanına sevabı, kötünün yanına da günahı koymadan ahlaklı olunamaz. Ahlakı dinle temellendiren insan, kendini yönsüz, desteksiz ve şaşkın bırakabilecek her türlü uygulamada, Allah inancını ve sevgisini, koruyucu bir güç olarak yanında bulabilir. İnanç bütünlüğü içinde oluşan ahlaki fikirler, böylece davranışlara kılavuzluk eden bir güç haline gelir.
e) Bilgiyi bilinç haline getirmek: Bilinç haline gelmemiş bilgi, doğru olsa dahi etkisiz bilgidir. Etkisiz bilgi ise bilinci bulandırır, yanılgılara sebep olur ve müspet gelişmeleri engelleyebilir. Ama güvenilir ve tutarlı bilgiler üzerine kurulu düşünceler, insanın ahlaklı yaşamasına, iyi ve doğru olanı yapıp bunları hayata katmasına vesile olur. Zaten bir inancın ve idealin, insanda halis bir ruh besini haline gelip gelmediği, ancak güzel ahlakta görülür. Ancak bu inancın yaşaması için, doğru ve iyi olması yetmez, ayrıca o inancı yaşatacak ehil insanların bulunması da gerekir.
d) Tarihi mirasa saygı: Bu, geçmişin günümüz açısından yerini, önemini ve fonksiyonunu tespit edebilmek anlamına gelir. İnsan, kendini inşa ederken tarihin mesajını çözebilmeli, bunun içinde çok yoğun bir ilmi ve fikri çaba içine girmelidir. Tarihi mirasa saygı, ne körü körüne geleneğe sığınmak, ne de gelenekten kaçmaktır; aksine kültürel mirası, yetişmekte olan nesillere bir yardım ve ilham vasıtası olarak sunabilmektir.
Sonuç olarak, insanın her an Allah yolunda olmasını ve kemale ermesini sağlamak için, onun doğru anlamaya ve uygulamaya yönelik zihinsel çabalarını zenginleştirip beslemek gerekir. Çünkü doğru düşüncenin doğru kararlara yansıması, doğru kararların da iyi davranışlarla bütünleşip kaynaşması, büyük ölçüde buna bağlıdır. Bunun için Kur’an, bizlerden Allah yolunda aktif ve üstün gayretler göstermemizi istemiş, bu gayretlerin O'nun tarafından sevapla ödüllendirileceklerini müjdelemiştir. İnsanın sahip olduğu dünyacı değerler bir gün tükenir; ama hayırlı işlerden hasıl olan sevaplar baki kalır.