İslam çağrısının fikri ve fiili esaslarını belirten Kur’an, Allah'ın kelamıdır. O, insanlığın yegâne rehberidir. Allah'ın iradesini, insanların anlayabileceği bir dille ortaya koyan temel kaynaktır.
Kur’an bağlamında belirlenip Peygamber (as) aracılığı ile insanlara duyurulan ve örneklenen İslam, başlangıcından itibaren, yeryüzünün çeşitli bölgelerinde yaşayan insanlara ulaşmış, bu topluluklarca iyice anlaşılıp kabul gördükten sonra da onların hayatını düzenleyen sosyal ve ahlaki bir sistem haline gelmiştir. Bu gelişmede hiç kuşkusuz Kur’an'ın, müminleri aktif mücadeleye çağırması,İslam'ın diğer din olgularına üstünlük sağlamasını açık bir hedef olarak ortaya koyması büyük rol oynamıştır. Kur’an'ın beyanına göre Allah, "müşrikler hoşlanmasa da dinini bütün düzmece dinlere karşı üstün kılacaktır. O doğru dini insanlara duyurması için Elçi'sini Kur’an hidayetiyle göndermiştir." 9/33. Bu ilahi beyan Allah'ın, Elçi'sini insanlığa ne ile ve niçin gönderdiğini açıkça ortaya koymaktadır. İslam'ın bütün düzmece dinlerin üstünde olması, onun sahih uygulamalarla hayatın belirleyicisi haline gelmesiyle mümkündür.
İnsanlar, karmaşa ve sorunlarla dolu bir çağda yaşıyor, karşı karşıya bulundukları sorunları ortadan kaldıracak somut ve kesin çözümler bekliyor. İnsanların hayatına egemen olan ideolojik sistemler ise beklenen çözümleri üretemiyor.
a) Her insan, farklı bir kişiliğe sahiptir. Bu yüzden insanların düşünceleri, inançları ve olaylara bakışları diğerlerine benzememektedir. Ancak yaratılışları gereği sosyal bir varlık olan insanlar, bir arada yaşamak durumundadır. Ayrıca insanların ırkları, renkleri, dinleri ve içinde yaşadıkları sınırlar ne olursa olsun onlar, kendi grupları dişındakilerle ferdi veya sosyal ilişkilere girmek zorundadır. İşte bu zaruretten dolayı öncelikle insanların birbirlerine kötülük etmeden, zarar vermeden, kendi temel haklarını ve meşru menfaatlerini koruyarak birlikte yaşamaları sağlanmalıdır. Bu da ancak evrensel bir hukuk sistemiyle gerçekleşebilir. Çünkü Kur’an, her insanın farklı bir kişiliğe sahip olduğunu belirtip,insanın farklı kişiliğine dokunulmadan diğer insanlarla ilişkilerinin çatışmasız, ahlaklı ve adaletli biçimde düzenlenmesini ister. O, müminlerle din uğrunda savaşmayan, onları yurtlarından çıkarmaya kalkışımayanlara iyilik yapılmasını ve adil davranılmasını önerir.
b) Her insanın varlığını sürdürmesi, dilediği yerde yaşaması, sosyal, ekonomik ve siyasi ilişkiler kurması en temel hakkıdır. Bunun için, insanların dünya nimetlerinden meşru şekilde faydalanmalarına engel olunmamalıdır. Yüce Allah insanı yaratıp güzelce donatmış, yeryüzünü onun için durulacak yer yapmış ve insanları güzel nimetlerle rızıklandırmıştır. O,insanların birbirlerinin kanını dökmelerini ve birbirlerini yurtlarından çıkarmalarını yasaklamıştır.
c) İnsan, Allah'a ve Elçi'sine mutlak, ulü'l emre ve uyması gereken diğerlerine de şartlı olarak itaat etmekle yükümlüdür.
Bu ilke, Kur’an'da şöyle dile getirilir:
“Ey iman edenler! Allah'a ve Elçi'sine, bir de sizden olan iş ve yönetim sahibine itaat edin...” 4/59
“Biz insana, anne-bahasına en güzel biçimde davranmasını şu şartla önerdik: Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi körü körüne bana ortak koşman için zorlarlarsa o takdirde onlara itaat etme...” 29/8
d) Bütün inançların dokunulmazlığı esastır. İnsanların inanç ve düşünce özgürlükleri, dinlerini yaşamaları, hiçbir şekilde engellenmemelidir. Kur’an'da açıkça belirtildiği gibi, “Dinde ikrah zorlama ve baskı yoktur. Doğru ve güzel olan, çirkinlik ve sapıklıktan net bir biçimde ayrılmıştır.” 2/256
Hem Allah dileseydi, yeryüzündeki insanların tamamı iman ederdi.
e) Dinde zorlama ve baskının olmaması, bir dini, özellikle de İslam'ı seçmiş birinin sorumsuz davranması ve istediğini yapmakta özgür olduğu anlamına gelmez. Çünkü seçim yapıldıktan sonra uyulması gereken bağlayıcı kurallar vardır. Bunun için Kur’an, ''Allah ve Elçi'si bir işe hüküm verdiklerinde, inanmış bir erkekle inanmış bir kadının işlerini kendi isteklerine göre belirleme hakkının olmadığını" 33/36 bildirmiştir.
f) Hiç kimse soyu, cinsiyeti, ırkı, serveti ve benzeri özelliklerinden dolayı diğer insanlardan üstün olamaz, kimseye değinilen sebeplerden dolayı ayrıcalık tanınmaz. Kur’an, insanın değerini belirlemede geçerli olan temel ölçünün, nesep ve servet gibi şeyler değil, iman ve takva olduğunu şu anlamlı ifadelerle dile getirir. “Ey insanlar, biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, birbirinizle tanışmanız için de sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Hiç kuşkusuz Allah katında en değerli olanınız, O 'na en çok saygı duyanmızdır...” 49/13
g) Gücünü ve servetini üstünlük nedeni görüp bunları kötüye kullanmak isteyenlere karşı, her sorumlu insanın engel olma'hakkı ve yükümlülüğü vardır. Çünkü Yüce Allah, iman değerine erenleri savunma tedbirlerini almaya, gerektiğinde bölükler halinde harekete geçmeye yahut toplu halde zalimlere karşı savaşmaya çağırmaktadır. 4/71
h) Örgütlü veya örgütsüz olarak siyaset yapıp yönetime katılmak, her yükümlü ve ehil insanın hem hakkı hem de görevidir. Allah, "hayra çağıran, doğruyu buyuran, kötü ve çirkin işlerden alıkoyan bir topluluğun olmasını istemekte."3/104. "İyilik ve takva üzere yardımlaşmayı emredip kötülük, düşmanlık ve saldırganlık üzere yardımlaşmayı" ise yasaklamaktadır. 5/2
i) Hiçbir tüzel kişilik, gerçek kişilerin temel haklarının ihlaline yahut herhangi biçimde mağduriyetine yol açmamalıdır. Bu da, yöneticilerin adaletle hükmetmeleri, adil davranmaları ve toplumu ilgilendiren konularda verilecek bir karardan önce ilgililerin görüşlerini almakla olur. Kur’an, "insanlar arasında hakla hükmedilmesini"38/26, "onlara adaletli davranılmasını"42/15, "iş ve yönetim konusunda şûraya gidilmesini" 3/159, "işlerin danışma, istişare ve şûra ile yapılmasını"42/38, bunun için ister.
İslam'ın, insanların hayatını düzenleyen ve her asra cevap veren daha pek çok ilkesi vardır. Tabiî ki bunların hepsini burada belirtmeye imkân da yoktur. Ancak dile getirilen ilkelerden hareketle şunu söylemek mümkündür:
Hayata ve olaylara, şartlanmışlıktan kurtularak bakılırsa, İslam'ın insan ve hayat gerçeğine cevap veren sağlam ve sürekli ilkeler içerdiği açıkça görülür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder