Müslümanlar olarak hemen her gün gündemimize düşen olaylardan dolayı İslam dünyası ile birlikte daha çok acı çekmekteyiz. Son yıllarda bu durumun İslam Ülkelerinde dayanılmaz boyutlara ulaşmış olmasına rağmen, insanlık adına görev üstlendiği iddiasında olan uluslararası kimi kuruluşların ya kahredici bir suskunluğu yeğlediği ya da açıkça zalimlerden yana tavır aldığı açıktır. Medya ve kitle iletişim vasıtalarına yansıyan yürek yakan zulüm görüntüleri, çoğu kere söylenecek söz bırakmamaktadır. Sözün bittiği yere gelindiği kanaati yaygın bir haklılık kazanmış bulunmaktadır. Kısacası, genel anlamda Müslümanlar için zor dönemler bir türlü gündemden düşmemektedir.
Peygamber
Efendimiz bir hadis-i şerif’te işin âhirete uzanan boyutunu da şöylece
açıklamış bulunmaktadır: “Zulüm işlemekten sakının. Çünkü zulüm, kıyâmet
günü karanlıklara dönüşür.”( Müslim, Birr 56.) Kıyamet
gününün kendine özgü dehşeti içinde bir de dünyada iken işlenen
haksızlıkların sebep olduğu karanlıklar içinde kalmak, esasen aklı başında
hiçbir kimsenin isteyeceği bir durum değildir. Bunun çaresi dünya
hayatında bütün çeşitleriyle zulümden uzak kalmaya çalışmaktır. Zulmün Üç
Boyutu Konuya yönelik değerlendirmede bulunan İslam bilginleri genel bir tasnif
olarak zulmü üçe ayırmışlardır:
1. İnsan ile
Allah arasındadır: Şirk, küfür, nifak ve isyan
2.
İnsanlar arasındadır: Haksızlık, öldürme, iftira vs. günahlar
3. İnsan ile
nefsi arasındadır: Allah’a karşı görevlerini yapmamak ve insanlara
zulmetmek suretiyle kişinin kendi nefsine haksızlık etmesi.
Aslında
acizler zulmeder. Zaman zaman zulüm, “zeval aklına gelmeyecek” derecede
şiddetlenir ve yaygınlaşır. Fakat hiç ummadığı bir zamanda, aklının kıyısından
geçmeyen bir sebeple birden yok olur gider.
Günümüz
dünyasında egemen güçlerin özellikle Müslüman toplumlara yönelik acımasızca
uyguladıkları, tüm çeşitleriyle zulüm, asla cevapsız kalmayacaktır. Zira bu
zulmün muhatapları mazlumların duaları-dilekleri ile Allah arasında perde
yoktur. Onların âhları doğrudan Allah’a ulaşır. Allah Teâlâ ise, zalimleri
cezalandırmayı erteler (imhâl eder) ama asla ihmal etmez. Bu gerçek ne güzel
ifade edilmiştir:
“Hak
sillesinin yoktur sedâsı.
Bir vurdu mu bulunmaz devâsı.”
Bir vurdu mu bulunmaz devâsı.”
Bir hadis-i
kudsi’de o şöyle buyurur: “Ey kullarım, ben zulmü kendime haram kıldım.
Sizin birbirinize zulmetmenizi de haram kıldım. O halde birbirinize
zulmetmeyiniz.”(Müslim, Birr 55)
Bir âyet-i
kerimede de “Biliniz ki, Allah’ın la’neti zalimler üzerinedir”(Hud (11),18) buyurur.
Bu demektir ki, Allah Teâlâ, zalimleri rahmetinden uzak tutacaktır. O’nun
rahmetinden uzak kalmak ise, en ağır ceza ve en büyük mahrumiyettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder