Medeniyet ve
bedeviyet insan için geçerli kavramlar ve yaşama şekilleridir. Pek
tabiî olarak her medeniyet kendi insan tipini oluşturur. Oluşan insan tipi, ait
olduğu medeniyeti yaşatır ve geliştirir. İnsan düşünce-duygu-davranış düzeyi ve
uyumu noktasında yara aldı mı, doğal olarak insan ürünü olan medeniyet de
yaralanmış olur.
İnsanlığın geleceğine talip her düşünce ve inanç sistemi ise kendisini o günlere taşıyacak olan yeni nesillere kendi istikbali olarak bakar, ona göre değerlendirme, eğitim-öğretim yapar ve bu alanda sürekli gelişim projeleri hazırlar ve uygular.
Sevgili Peygamberimiz, Taif yolculuğu dönüşünde, kendisine Mekke’de âdeta nefes aldırmayan zalim Mekke müşriklerine nasıl bir ceza verilmesini istiyorsa bildirmesini, şayet isterse Ebu Kubeys ve Kayakan adındaki iki dağın Mekkelilerin tepesine geçirilivereceği ve onların toptan helak edileceklerini Cebrail bildirince şöyle diyecektir: “Hayır ben, onların toptan helak edilmelerini değil, Allah’tan, bunların soyundan yalnızca Allah’a kulluk edecek muvahhid bir nesil getirmesini diliyorum.”
Şah Veliyyullah ed Dihlevî’nin (1176/1762) tesbitiyle söyleyecek olursak, Peygamberlerin ortak meşgale alanları ikidir:
İnsanlığın geleceğine talip her düşünce ve inanç sistemi ise kendisini o günlere taşıyacak olan yeni nesillere kendi istikbali olarak bakar, ona göre değerlendirme, eğitim-öğretim yapar ve bu alanda sürekli gelişim projeleri hazırlar ve uygular.
Sevgili Peygamberimiz, Taif yolculuğu dönüşünde, kendisine Mekke’de âdeta nefes aldırmayan zalim Mekke müşriklerine nasıl bir ceza verilmesini istiyorsa bildirmesini, şayet isterse Ebu Kubeys ve Kayakan adındaki iki dağın Mekkelilerin tepesine geçirilivereceği ve onların toptan helak edileceklerini Cebrail bildirince şöyle diyecektir: “Hayır ben, onların toptan helak edilmelerini değil, Allah’tan, bunların soyundan yalnızca Allah’a kulluk edecek muvahhid bir nesil getirmesini diliyorum.”
Hz.
Peygamber bu cevabıyla İslâm medeniyetinin Allah’ın birliğine inanıp sadece
Allah’a kulluk edecek (muvahhid) nesiller üzerine bina edileceğini açıklamış
ve İslâm’da medeniyet projesinin özünü “tevhid” inancının oluşturduğunu,
bu ilkeye uygun olarak yetiştirilecek nesillerin medeniyet kuran iradeyi temsil
edeceğini çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Çünkü medeniyetin ruhî
temeli inançtır; beşeri temeli ise o inancı ve o inançtan kaynaklanan değerleri
paylaşan toplumdur. Nitekim medeniyetin çekirdeğini “bir arada yaşamak” yani
toplum hayatı teşkil etmektedir. Toplumun olmadığı yerde medeniyetten söz etmek
mümkün değildir.
Sünnet’in
Temel İşlevi
Şah Veliyyullah ed Dihlevî’nin (1176/1762) tesbitiyle söyleyecek olursak, Peygamberlerin ortak meşgale alanları ikidir:
a. Nefsin
terbiyesi
b. Toplumun
yönetimi
Bütün
peygamberler diğer konularla, bu iki nokta ile ilgileri ölçüsünde meşgul
olmuşlardır.3
Öyle
sanıyorum ki Şah Veliyyullah’ın bu tespiti, medeniyet kavramının içeriğini
açıklayıcı niteliktedir. Zira nefsin terbiyesi, bireysel gelişmeyi; toplumun
yönetimi de toplumsal gelişmeyi ikisi birden medeniyeti ifade
etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder