İnançla şiddetin birbiriyle olumlu yada olumsuz bağı, dikkate değer niteliktedir.Yapılan bir araştırmaya göre;
Kadınların %12.3'ü eşleri tarafından sık sık ve ara sıra
hakarete uğradıkları; eşin hakaretine uğrama oranının kadınlarda iki misli
fazla olduğu ama yaşla birlikte değişmediği saptanmıştır.
14 yaşından büyük kişilerin karı-koca ilişkilerindeki
gerginleşme nedenleri arasında en çok yer verdikleri durumlar, "eşin evle
ilgilenmemesi" (%66.2), "eşin saygısız tavır ve davranışları"
(%56.6), "eşin kötü alışkanlıkları" (%56.5) olarak sıralanmaktadır.
Bu değerlendirmeler, bir bakıma gerçek hayatın yansımaları olduklarından aile
içi gerilimlerin nedenlerini araştırmaya ve bu gerilimleri azaltmaya yönelik
girişimlerin hangi konular üzerinde yoğunlaşması gerektiği konusunda bir fikir
vermektedir.
Eşler arasındaki şiddetin yukarıda belirtilenlerin dışında
kalan bazı yönleri de bulunmaktadır. örneğin eşle kavgaya varan
münakaşalar yapma oranı arttıkça, (özellikle kadınların) eş tarafından dövülme
oranlarının arttığı, aynı durumun eşin hakaretlerine maruz kalma açısından da
geçerli olduğu ortaya çıkmıştır. Eşler arasında duygu ve düşünce paylaşımı
yönünden ne kadar uyumlu ve tatmin edici bir ilişki varsa, şiddet ölçeğinden
alınan puanlar da o ölçüde artmaktadır, üstelik bu durumdan kendilerini değil
eşlerini sorumlu tutanlarda da bu artış çok yüksek oranlara ulaşmaktadır. Ancak
burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta kişilerin yarısından fazlası da
"ara sıra" ve "çok az" da olsa kavgaya varan münakaşalar
yaptıklarını bildirmektedirler.
Demek ki uyumlu ve tatmin edici bir evlilik
ilişkisi olabilmesi için, eşle kavgaya varan münakaşalar yapılmaması gerektiği,
görüşülenlerin büyük bölümünce koşul olarak görülmemektedir.
Araştırma, eşle
duygu ve düşüncedeki paylaşım düzeyleriyle cinsel yaşamdaki paylaşım düzeyleri arasında
birebir olmasa bile büyük ölçüde bir mütekabiliyet ilişkisi olduğunu ortaya
çıkarmıştır. Dolayısıyla cinsel paylaşım düzeyleriyle eşler arasındaki
ilişkiler, duygu ve düşüncedeki paylaşım düzeyleriyle eşler arasındaki
ilişkilere büyük ölçüde benzemektedir. Cinsel yaşamdaki paylaşım, eşler
arasındaki ilişkinin dolayısıyla evlilikte şiddet görünümlerinin iyi bir ölçütü
gibi görünmektedir. Bir başka olgu, evlilikte şiddet görünümlerinin iyi bir
ölçütü, ailedeki karar alma süreçlerine katılımdır. Ailedeki karar alma
süreçlerine üyelerin katılımı arttıkça, eşler arasındaki duygu ve düşünceleri
paylaşım düzeyi açısından tatmin edici ve uyumlu ilişki olasılığı da artmakta;
aynı şekilde eşler arasındaki şiddet görünümleri de gerilemeye uğramaktadır.
Ailedeki karar alma süreçlerine üyelerin katılımları arttıkça, evde çocukların
dövülme sıklıkları da belirgin biçimde azalmaktadır.
Şiddete maruz kalınan bir çocukluk yaşamak, sonraki yaşamda ailede ve toplumsal alanda bir şiddet uygulayıcısı olma şansını artırmaktadır ve büyük olasılıkla tüm bu alanlardaki şiddet zincirinin temel ve başlatıcı halkasını oluşturmaktadır. Bu açıdan Türkiye'deki şiddet eğilimlerini düşürmenin yolu, çocuk eğitiminde şiddeti bir yöntem olarak kullanmaktan kaçınmaktır.
Aile içi dayanışma ile akrabalarla görüşme ve yardımlaşma
oranları azaldıkça, şiddet ölçeği puanları yükselmektedir.
Alkol ile şiddet arasında da açık bir ilişki
görülmektedir.
Bireylerin eğitim düzeylerindeki artışa bağlı olarak, şiddet
eğilimleri azalmaktadır. Aynı şekilde gelecekle ilgili beklentilerdeki
olumluluk düzeyine bağlı olarak da şiddet eğilimleri azalmaktadır.
Siyasal sistemle ilişkileri kötü olan bireylerin şiddet
eğilimleri ile siyasal sistemle ilişkileri iyi olan bireylerin şiddet
eğilimleri arasındaki farklılaşmalar anlamlı bulunmuştur.
Netice olarak, inananlar aile yaşayışında da Hz.Peygamber’i (asm) örnek alıp, önder edinerek saadete ulaşırlar. Çünkü Allah, Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyurur:
”Gerçek şu ki, Allah’ı ve âhiret gününü (korku ve umutla bekleyen) ve O’nu her daim zikreden kimseler için Allah’ın elçisi güzel bir örnek teşkil eder.” (Ahzâb, 33/21)
”Gerçek şu ki, Allah’ı ve âhiret gününü (korku ve umutla bekleyen) ve O’nu her daim zikreden kimseler için Allah’ın elçisi güzel bir örnek teşkil eder.” (Ahzâb, 33/21)
Hz. Ayşe (r.anha) ile beraber yemek yerken özellikle dikkat eder. Bardağın Ayşe (r.anha)’nin içtiği yerinden su içer… Et yiyorlarsa Ayşe (r.anha)’nin ısırdığı eti elinden alır, onun ağzının değdiği yerden ısırır. Kendi elleriyle Ayşe (r.anha)’yi yedirir.
Kalabalık bir grup içindedirler. Bir arkadaşı uzun bir zamandır merak ettiği bir soru sorar.
“Ey Allah’ın Elçisi! En çok kimi seviyorsunuz?”
Cevapta hiçbir çekingenlik ve kompleks yoktur.
“Ayşe (r.anha)’yi.”
Aynı soru evliliklerinin başında Hz. Ayşe (r.anha) tarafından da sorulur.
“Beni nasıl seviyorsun.”
“Kördüğüm gibi.”
Hz. Ayşe (r.anha) aldığı cevaptan o kadar hoşnut olur ki, ilerleyen yıllarda sık sık sorusunu yineler.
“Ey Allah’ın Elçisi! Kördüğüm ne alemde?”
“İlk günkü gibi!”.
“Ey Allah’ın Elçisi! En çok kimi seviyorsunuz?”
Cevapta hiçbir çekingenlik ve kompleks yoktur.
“Ayşe (r.anha)’yi.”
Aynı soru evliliklerinin başında Hz. Ayşe (r.anha) tarafından da sorulur.
“Beni nasıl seviyorsun.”
“Kördüğüm gibi.”
Hz. Ayşe (r.anha) aldığı cevaptan o kadar hoşnut olur ki, ilerleyen yıllarda sık sık sorusunu yineler.
“Ey Allah’ın Elçisi! Kördüğüm ne alemde?”
“İlk günkü gibi!”.
İşte inanan tavrı bu sevgili eşler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder