05/04/2018

Affedebilme Asaleti




Bir defasında Allah Rasulu'nun huzuruna hırsızlık yapan bir adam getirdiler. Şahitlerin dinlenip suçunun sabit olması üzerine Efendimiz’in emriyle eli kesildi. Bu sırada Efendimiz'in yüzünden açıkça okunuyordu. Sanki yüzüne kül serpilmiş gibiydi.
"Ya Rasulallah!Her halde bu size çok ağır geldi" dediler. Bunun üzerine Efendimiz "Benim elimden bir sey gelmez Oysa sizler arkadaşınız aleyhinde şeytana yardmcıoldunuz. Allah affedicidir, affetmeyi sever. Fakat şer'i cezayı gerektiren bir suçu işleyen kisi yöneticinin huzuruna getirildiğinde ona ceza uygulamak da onun görevidir" buyurdu.

Efendimiz affın, taraflar hakimin huzuruna çıkıp yasalar uygulanmaya konulmadan önce, kendi aralarında anlaşmaları yoluyla olması gerektiğini söyler ve masum birini yanlışlıkla cezalandırmaktansa, suçlu birini yanlışlıkla affetmenin daha hayırlı olduğunu ve hakimlerin bu nedenle hep af yolunu tutmalarını isterdi.

Sahabenin önde gelenlerinden olan İbn Mes’ud da şöyle derdi: "Bir kardeşinizi günah işlerken gördüğünüzde şeytanın sevincine katılarak ona kötü söz söylemeyin. O günahtan kurtulması için Allah'tan yardım isteyin"(Hayati's-Sahabe, 111/18)

Şairin dediği gibi hepimiz, Allah'ın af ve merhametine muhtaç olan günahkârlarız:

Ey rahmeti bol padişah cürmüm ile geldim sana
Ben eyledim hadsiz günah cürmüm ile geldim sana
Hadden tecavüz eyledim, günah deryasını boyladım
Malum sana ben neyledim cürmüm ile geldim sana
Ahmet Kuddusi

03/04/2018

Zenginin İslâmi Bakışı



         Bir toplumun zengin ile fakir kesimi arasındaki ekonomik fark adeta bir uçuruma dönüştüğünde, bu toplumda huzur ve emniyet kalmaz.Bu yüzden zenginleri cimri, Cimrileri de zengin olan bir toplum çok bedbahttır. 

Buna mukabil zenginleri Cömert, cömertleri de zengin olan bir toplum ise çok bahtiyardır. Bu sebeple bilhassa varlıklı müminlerin hak, adalet ,kardeşlik, yardımlaşma, İnfak, yoksulu gözetme gibi İslam ahlakına sahip olmaları elzemdir. 

Fakat, aynı şekilde yoksul müminlerin de sabır kanaat helal rızık peşinde koşmak, başkasının malına göz dikmemek, kin gütmemek gibi ilahi emirlere riayet etmeleri şarttır. Ancak böyle bir toplumda kavga ve düşmanlıkların yerini muhabbet ve kardeşlik alır.

Hazreti Ali buyurur:
Dört şey devam ettiği müddetçe din ve dünya huzur ve selametle ayakta duracaktır.
1.Zenginler kendilerine verilen mal ile cimrilik etmedikçe
2.Alimler öğrendikleri ve bildikleri şeyle amel ettikçe
3.Cahiller bilmedikleri şeyle kibirlenmedikce
4.Fakirlerde dünyaları için ahiretlerini satmadıkları müddetçe

O El Benim Olsa



       Hazreti peygamber ashabından cerir bin Abdillah anlatıyor: Biz bir gün sabahleyin Resulullah'ın huzurunda bulunuyorduk. Mudar kabilesinden çuval gibi aba kumaşını delip başlarından geçirmiş, yarı çıplak bir topluluk Rasullaha geldi.Onların üzerinden akan fakirlikten dolayı, Rasullahın yüzü değişiverdi. 
Ezan okunup namaz kılındıktan sonra efendimiz mescidde bulunanlara hitap etti ve sözlerine Nisa Suresi 5. Ayeti ile Haşr suresi 18. Ayeti okuyarak başladı. 

“Ey insanlar! sizi bir tek nefisten yaratan ondan da yine onun zevcesini var eden, ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbimize karşı gelmekten sakının. Kendisiyle adını anarak birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allah'tan akrabalık bağlarını kesmekten sakının. Çünkü Allah mutlaka üzerinize tam bir gözetleyicidir.” 

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun, herkes yarın için ne gönderdiğine baksın. Allah'tan korkun çünkü Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.” 

Bu iki ayeti okuduktan sonra herkes dinarından, dirheminden, yiyeceğinden bir ölçekte olsa buğdayından, kazancından, hurmasından, hatta elinde olan bir hurmanın yarısından bile olsa tasaddukta bulunsun buyurdu. 
Derken ensardan bir adam büyük bir torba getirdi, ağırlığından ötürü neredeyse onu kaldıramıyor du. Mudarlılar da birbiri peşine sıraya girmişti.Nihayet yiyecek ve giyecek de iki  yığın gördüm ,sonunda gördüm ki, Resulullah'ın yüzü altın ile kaplanmış gibi parlıyor.Derken Rasulullah yukarıda geçtiği gibi şöyle buyurdu: 

''Kim İslam'da iyi bir çığır açarsa ,açtığı çığırın ecri ve kendisinden sonra,o çığırla  amel edenlerin ecirleri,sevaplarından hiçbir şey eksiltmeden ona aittir. Kimde İslamdan müslümanlar için de kötü bir çığır açarsa, açtığı çığırın günahı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, günahlarından bir şey eksilmeden ona aittir.''

Kıyamete dek hayırlar kazanmaya devam etmek hayrı teşvik etmeye bağlanmıştır. Küçücük bir çabaya sonsuz mükafat… Şairin dediği gibi;

Canlar canını buldum bu canım yağma olsun
Assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun
Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun

31/03/2018

Kâfirlerin Ameli Fayda Verir mi ?


         Kâfirin amelleri ister iyi ister kötü olsun, sadece küfürden dolayı cehennem azabını hak etmiştir. Allah'a, peygamberlerine, ayetlerine ve ahiret gününe veya bunlardan birine inanmayan kimsenin kafir olduğunu ve kafirler içinde cehennem azabı olduğunu bildirmektedir. 

Örnek olarak Nisa suresinin 150. ile 151. ayetlerini dikkat ettiğimizde Allah bu ayetlerde buyuruyor ki:” Allah'ı ve peygamberlerini inkar edenler ,Allah ve peygamberlerinin arasını ayırt etmek istiyorlar.Ve biz bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız diyorlar. ve küfürle iman arasında bir yol edinmeyi istiyorlar. Onlar tam kafirlerdir. Ve biz kâfirlere perişan eden bir azap hazırladık” Bu buyruğa göre Allah'a ve peygamberlerine inanmamak veya Allah'a inanıp peygamberlere inanmamak, yahut peygamberlerinden birine inanıp birine inanmamak, bunların her biri birer inkar ve küfürdür. Küfrün cezası da, rezil ve zelil eden azaptır.
Sonra En’am Suresi'nin 130. ayetinde, ondan önceki ayetlerde şeytanlar için ve onların peşinden gidenler için, sürekli azap verileceği kararı duyurulduktan sonraki bu 130 nolu ayette de buyuruluyor ki:” Size benim ayetlerimi anlatan ve karşılaşacağınız şu gününüzden  dolayı sizi korkutan, sizden peygamberler gelmedi mi? onlar biz kendi aleyhimizde şahidiz dediler. Dünya hayatı kendilerini aldattı ve kendilerinin kafir olduklarına şahitlik ettiler.” 

Bu ayette peygamberlerin sözlerine inanmayanların, onların getirdikleri Allah'ın ayetlerine inanmayanların ve ahirette iman etmeyenlerin kafir oldukları bildirilmiş ve onların ebediyyen cehennem azabına hak kazandıkları belirtilmiş, amellerin nasıldı, nasıl değildi hiç göz önünde bulundurulmamıştır. Bu, Zümer suresinin 71 ve 72. ayetlerinde de anlatılmış ve şöyle buyurulmuştur:

''Kafirler cehenneme doğru grup grup sevk edilirken Cehennem kapıları onlara açılacak ve oradaki görevliler (melekler) onlardan şöyle soracaklar; size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve şu güne erişeceğiniz den dolayı sizi korkutan sizden peygamberler Size gelmedi mi? Evet geldi diyecekler, ama kâfirlere azap edilmesi hükmü hak oldu. Onlara içeride ebediyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin denilecek.'' 

Dünyada Peygamberlere ve onların getirdikleri ayetleri, ve ahiret gününe inanmayıp reddedenler bu ayette de kafir olarak belirtilmiştir. Küfür ve imansızlıktan başka onların daha başka birtakım günahları var mıydı, yok muydu bunlardan dolayı bunların cehenneme hak kazanıp kazanmadığı gibi şeyler, hiç anlatılmamıştır. Bundan sonra da Mülk suresinin 8. Ayetinden 11. ayetlerine kadar olan buyruklar vardır. Bu ayetlerde sadece peygamberleri ve onlara nazil olan kitapları inkar etmeyi, cehennem azabına sebep kılmıştır. “O Cehenneme bir grup halinde her konuluşda cehennemin görevli melekleri o gelenlere Size hiçbir uyarıcı gelmedi mi diye soracaklar. Onlar da diyecekler ki; evet bize uyarıcı geldi de biz yalanladık  ve Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak açık bir sapıklıktasınız dedik.”



Bu ayetleri gördükten sonra açık Kur'anı Kerim'e iman eden bir kimse bizatihi küfür ve inkarın cehennemlik olmaya tek başına bir sebep olduğuna, küfür ve inkarın yanında hayırlı bir iş, iyi bir amel yapmanın onu  cehennemlik olmaktan kurtaramayacağına inanmayı reddedebilir mi?Şüphesiz eğer bir fark varsa o sadece şu bakımdandır, o azab yerinin pek çok giriş yeri, farklı kapıları vardır. İyi işler yapan ,hayır işleyen kafir bir başka kapıdan girecek, kötü işler yapan kafirler imansızlığının dışında kötü ameller işlediği için, o kötü emellerine uygun daha büyük bir azap kapısından girecektir. Diğer bir deyimle birinin azabı hafif olacak, ötekinin  ki daha sert ve şiddetli olacak, ama cehenneme gitmekten hiçbir kafir kurtulamayacaklar. Çünkü küfür ve inkar Allah'a baş kaldırıdır. Cenneti de Allah başkaldıran için yaratmadı. 

Mümin kula gelince, oda iki çeşittir. Biri, iman etmekle birlikte durumu açısından iyi bir insandır, bir miktar kusur ve hataları olsa da, tövbe etmesiyle bağışlanabilir. Dünyanın musibetleri ,başına gelen hastalıklar, sıkıntılar, çileler, üzüntüler bu günahlarının karşılığı, keffareti kabul edilebilir. Allah kendi lütuf ve keremiyle onu bağışlayabilir. 

Diğer ikinci tip mümine  gelince, çok büyük günahlar işlese de o, Allah'a başkaldıran değil, suçlu olan biridir .Onu affettirecek hiçbir şeyi olmasa bile, ona isyan ve baş kaldırma cezası değil, işlediği suçun veya suçların cezası verilecektir.Dünyada ki kanunlarda bile, devlete başkaldıran isyancı ile suç işlemiş biri aynı seviyede, aynı durumda değildir, ikisine de aynı ceza verilmiyor. O halde Hakimler hakimi en yüce Adalet sahibi Allah'ın başkaldıran durumundaki kafir ile, suç işlemiş suçlu bir insan durumundaki müminin ikisini de aynı seviyede tutması, aynı işleme tabi tutması nasıl beklenebilir ?

30/03/2018

Allah'ın Hâdi İsmine Sığınmak



         Bütün insanlar İslam fıtratında İslam'a uygun bir yaratılışta doğar. Buradan anlaşıldığına göre insan da ezelden beri iman vardır Sonraları âsilere ve ehl-i küfre uyuyarak onlar gibi kötülüğü benimseyenler çıkar. İnsana akıl verilmiş, yol gösterilmiş ama iradesinde serbest bırakılmıştır. İyi ya da kötüyü kendi seçer. 

Allah insanlara hidayet verir onlara çıkış yolunu gösterir onları doğru yola yönlendirir. Elbette o istediğine hidayet verir ancak bu istediği kişiler hidayeti isteyenlerin içindedir. 

Ta ruhların ilk meclisi'nde “Ben sizin rabbiniz değil miyim” diye sorduğunda ona” Galu bela”(Evet) demiştik. Onun için hepimiz imanlı olarak ve hidayet üzere dünyaya geliyoruz ancak karakterinde zafiyet, hafızasında eksiklik olanlar bu sözü unutuyorlar sözlerinde durmuyorlar. Gerçi onlara verdikleri söz unutur oluyor bu da onların kaderleridir. 

Hayatın düzeni böyle kurulmuş. Başka türlüsü de düşünülemez ,başka türlü bir düzen düşünülemez. İnsanların kaderinde günah işlemek olmasaydı, o zaman kaderinde Melek olarak yaratılırlardı.O zaman cüz’ i iradeleri de olmazdı. 

Cenabı Hak el- Hadi isminin tecellisi ile kullarına hidayet verir yol gösterir. Hidayet demek insana akıl ve muhakeme kabiliyeti vermek, ebedi mutluluğunu sağlayacak doğru ve şaşmaz yolu göstermek demektir. Yaratılışı sebebiyle bunu verdiği gibi peygamberleri vasıtasıyla da yol gösterir. 

Kur'an'da Hadi ismi 8 yerde Allah'a, iki yerde Hazreti Peygambere izafe edilmiştir. Hidayet demek, yolunu şaşıranlara rehberlik etmek demektir, bunları sapıklıktan kurtarmak demektir.Allah daima kullarının iyi olmasını istiyor,bunun için hidayette olmalarını istiyor. İnsanlar ona her zaman şükran borçludur.Bu teşekkür ancak onun istediği yolda yürümekle,dürüst ve şerefli olmakla yapılır.

Öne Çıkan Yayın

Günahsa Benim Günahım Diyemeyiz