06/02/2013

Ateistlerin Azmi Bizi Kamçılamalı


   Bilhassa internette (twitter, facebook vb.) bir şeyler okuyan herkesin şahit olduğu bir gerçeğe değinmek istiyorum. Ateistlerin dine saldırma azmine.. İslam’la ve dinle ilgili her fikre öfke duyan, argüman içermeyen hakaretlerle saldıran, doğruyu aramaya çalışmak yerine “ne yaparım da pozisyonumu korurum” çabasında olan ve en önemlisi gerçeği sürekli çarpıtan ateist yorumlara sizler de rast gelmişsinizdir. Bu kişiler sadece yorum yapmamakta, ateist fikirleri büyük azimle paylaşmaktadırlar da. Türk toplumunu tanımayan bir kişi internete bakarak insanların çoğunluğunu ateist zannedebilir. Oysa bu sonucu ortaya çıkaran gerçek müslümanların ilgisizliğine karşı ateistlerin azmidir.
Ateistlerin dinden ve dindarlardan hoşlanmasını beklemiyoruz. Kendilerine ölüm gerçeğini hatırlatan dini ve onun takipçilerini nefretle karşılamaları çok doğal. Beni asıl rahatsız eden nokta müslüman kardeşlerimizin dinlerini savunmada, onu paylaşmada çok ilgisiz olmaları. TV dizilerinde bu hafta ne olacağı, futbolda kimin kimi transfer ettiği, şike tartışmaları gibi yüzlerce başlık arasında İslam adına internette bir şey yapmak ne yazık ki çoğu müslümana zor ve sevimsiz geliyor. Doğal olarak ortalık din düşmanlarına kalıyor. Bugün internetin dindarlarca kullanılmadığını iddia edemeyiz. Ancak onun müslümanlar tarafından hiç de gerektiği şekilde kullanılmadığını kolaylıkla itiraf etmeliyiz.
Bu noktada unutmamamız gereken şey, her nimet gibi internetten de sorumlu tutulacağımızdır. Onu verimli kullanmamak bir tercih değil, bir hatadır. Allah’a karşı mahcup duruma düşeceğimiz bir hata. Umarım bu yazının ulaştığı her kardeşim bugünden itibaren bu bilinçle hareket eder.

Karar Vermek İçin Acele Etmeyin

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış… Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.. -”Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı” dermiş hep.
Bir sabah kalkmışlar ki,at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış:
-”Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi.Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler…
İhtiyar:
-”Karar vermek için acele etmeyin” demiş.
-”Sadece at kayıp” deyin, “Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı?  Bunu henüz bilmiyoruz.  Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”
Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş…Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler.
-”Babalık” demişler,
-”Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.”-”Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar.
-”Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?”
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden “Bu herif sahiden gerzek” diye geçirmişler…Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara.
-”Bir kez daha haklı çıktın” demişler.
-”Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.
-”O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı.Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.”
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler…
-”Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler.
-”Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…”
-”Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar.
-”Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde… Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece ALLAH biliyor.”
*** 
“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir.Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar.Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
…….Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
2/216
 http://al-sahraa.blogspot.com/

04/02/2013

Ne Güzel Şeysin Sen DEDİKODU

Birkaç kişi  bir araya geldiğinde dedikodu yapmak en yaygın alışkanlıklardan biridir. Dedikodunun en kötü şekilleri ise başkasının kötü yönlerini çekiştirmek ve özel hayatla ilgili gizlilikleri deşifre etmektir. Aslında dedikodu o kadar hayatımıza girmiş durumdadır ki, kişisel boyutu aşmış artık bir sektör oluşturmuştur. Örneğin birçok kanalda yayınlanan dedikodu programları ve haftalık dergiler insanların özel hayatlarıyla ilgili gizlilikleri gözler önüne sermekte adeta yarışmaktadırlar.
Oysa hemen herkesin günlük hayatının doğal akışı içinde kimbilir kaç defa büyük zevkle yapıtığı insanların özelini araştırmak Allah tarafından yasaklanmış bir harekettir.

Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz.
Hucurat Suresi, 12

Ayet aslında tam da bugün yapılan olayları eleştirmekte, kesin olarak bilmeden konuşmayı yasaklamakta, insanlara birbirlerinin açıklarını araştırmamasını öğütlemektedir. Kesin bilmeden konuşmanın ötesinde  Kuran Müslümanlara birbirlerinin kabahatlerini ortaya çıkartmaya çalışmamalarını söylemektedir. Yani iyi bir müslüman çevresinde hafiye gibi açık aramamalı hatta bulduğu açıkları bile örtmeye çalışmalı ve karşısındakinin utanacağı şeyleri etrafa yaymamalıdır. “Arkadan kötülemek” anlamındaki dedikodu Allah katında o kadar kötü bir şeydir ki ayet bu eylemi “kardeşinin ölü etini yemeğe” benzetmekte ve aslında bunun ne kadar tiksindirici bir olay olduğuna da dikkat çekmektedir.
Biz biz olalım, konuşurken daha dikkatli olalım, baktık ki farkında olmadan gıybet yapmaya yapmaya başladık birbirimiz uyaralım. Unutmayalım ki “ölü etini yemek” isteyeceğimiz en son şeylerden biridir. Bir olayın çok yapılması, artık hayatın bir parçası olması onun günahlığını ortadan kaldırmamaktadır. Çoğunluğa uymak kimi zaman insanı içinden çıkılmaz belalara sürükleyebilir.

Kalbim Temiz Yanılgısı

Bu da inançlı inançsız herkeslerden bolca duyduğumuz bir cümledir. Özellikle inançlı insanlar ‘Benim zaten kalbim temiz’ der ve birçok Allah yolunda çalışıp çabalayan insandan daha müsterih bir şekilde yaşamlarına devam ederler. ‘Namaz kılmıyorum ama kalbim temiz’, ‘Zekat vermiyorum ama kalbim temiz’, ‘Oruç tutmuyorum ama kalbim temiz’… Bu insanlar bence kendilerine karşı bile samimi değiller. Aslında pek çok insan nasıl biri olduğunu, hangi suçları işlediğini, hangi günahlara girdiğini bal gibi de bilmektedir.
İnsan, Rabbine karşı gerçekten çok nankördür!
Ve kendisi de buna iyiden iyiye tanıktır.
Adiyat 6-7
Peygamberler dahi kendilerine ne yapılacağını bilmez bir halde Rablerinden af dilerlerken, insanların kendinden emin bir şekilde ‘kalbim temiz’ demesi büyük bir yanılgıdır. Kuran’a bakarsak, insanların çıkıp da ‘benim kalbim temiz’ falan dememeleri gerektiğini anlarız. Allah dilerse istediğini bağışlar, temizler. Yoksa Allah bize tek tek el atıp merhamet kollarını uzatmazsa, biz ne günahlarımızdan arınabilir ne de cennete girebiliriz.
Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, şeytan ona iğrençlikleri ve kötülüğü emreder. Allah’ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, içinizden tek kişi bile temize çıkamazdı. Ama Allah dilediğini artırıp temizliyor. Allah herşeyi işitiyor, herşeyi biliyor.
Nur 21
Allah, lütuf ve rahmetini üzerimize salmasa kimsenin temize çıkamayacağını açık açık söylerken, bazılarının çıkıp da ‘benim kalbim temiz’ demesi tutarsız oluyor. Benim kalbim temiz yanılgısı, insanın hayır yapmasını engelleyen bir şeytan vesvesesinden ibarettir. Aslında insan biraz düşünse kalbinin sandığı kadar temiz olmadığını rahatça anlayabilir. Kendimize göre ahlaklı olduğumuzu düşünüyoruz, peki Allah’a göre nasılız? Önemli olan sadece ve sadece Allah’a göre nasıl biri olduğumuzdur. Şüphesiz ki kimin kalbinin temiz olduğunu, kimi bağışlayıp arıtacağını Allah’tan başka kimse bilmez.
Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O’dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O’dur.

Necm 32

Şeytan Eşittir...

  ŞEYTAN = eşittir AKLA GETİRENdir. ve Her İnsanın beyninde görevlidir.Sadece DAVET eder (yani akla getirir) ve her şey olup bitince derki = Ben sadece teklif ettim (akla getirdim) sizin üzerinizde bir yaptırımım yoktu. DÜŞÜNCE lerinizin RENGİ ve KOKUSU yoktur. Aklınıza her gelen DÜŞÜNCE nin size ait olup olmadığını biliyormusunuz ? Her  gün  aklınıza  milyonlarca   düşünce  gelir kimini  düşünür kimini  boşverir  kiminide  uygulamazmıyız ? Cinayet işleyenlere sorun (o an aklıma mutfaktaki bıçak geldi ve aldığım gibi ikisinide öldürdüm der) Acaba akla getiren kimdi — ne idi hiç düşünüyor musunuz ?
İbrahim suresi 22 Meali = Ve herşey olup bittikten sonra, şeytan der ki: “Allah size, sözün en doğrusunu söyledi. Ben de size söz verdim, ama sizi hep yüzüstü bıraktım yine de, benim sizin üzerinizde hiçbir baskım, gücüm, kuvvetim yoktu. Sizi sadece çağırıyordum, siz de bu çağrıya icabet ediyordunuz.
Allaha ve ahirete inanan kul aklına her geleni yapmaz Allahtan korkar ve iyi yöne ve işin doğrusuna yönelerek kötü düşünceye Onay vermez. Çünki bu dünya sadece imtihangah dır ve her yaptığımız şeyden sorulacağımız ve dünyadaki amellerimizin sergileneceği o an gelecektir. Şayet çekiliyorsa hayat filmimiz ve Allah ile seyredeceksek ROLümü şimdiden yerin dibine girerdim o sahneleri seyrederken. Hayatınızı şimdiden sorgulayabiliyor musunuz ? TÖVBE şansı varken neden bu şansı kullanmıyor ve kötülüklerden her türlü kötü düşünceden ayrılmıyorsunuz. Haydi zaman daralmadan harekete geçelim mahcubiyet duyan değil,yaşamıyla iftihar edenlerden olalım.

Öne Çıkan Yayın

Günahsa Benim Günahım Diyemeyiz