Kokuşmuş,sapkın ve İç çürümesi yaşayan insanlar;
Öncelikle idrak ve akıl hastalığına yakalanırlar. Doğru
düşünme melekesini kaybederler. Hakk’ı bâtıl, batılı hak görürler. Fesatçılığı,
bozgunculuğu bir ıslah hareketi olarak algılarlar.
Mesuliyet şuurları ortadan kalkar. Özgürlük adına
arzularının esiri olarak sınır tanımaz bir yüzsüze dönüşürler. Ayıp, günah ve
hayâsızlık gibi mefhumlar onların lügatinde yer almaz. Hatta hayâsızlığı ve
iffetsizliği cesaret olarak takdim ederler. Ar damarları çatlamıştır.
Böylelerinin dili kirlenmiş, ırz ve namus perdeleri
yırtılmıştır. Her ikisinde de sınır tanımazlar. Toplumda görülen fuhuş
bataklığının, pespayeliğin ve her seviyede tecavüz suçlarının kaynağı, çoğu
zaman içleri çürüyüp kokuşan ve âdeta bir bataklık haline gelen bu insan
görünümlü aşağılık mahlûklardır.
Hak ve hukuka saygı hassasiyetleri sıfırlanmıştır.
Kendilerinin ayakta kalması uğruna âlemin harap olmasını göze alabilirler. Zira
gönüllerinde Allah korkusu ve O’nun huzurunda hesap verme şuuru gibi koruyucu
zırhları yoktur. Bu sebeple hırsızlık, gasp, zulüm ve hatta cana kıyma gibi
durumlar, fırsat varsa yapılabilecek sıradan işlerdir. Hatta fırsatını
bulmuşken böylesi imkânları kaçırmak bir çeşit ahmaklıktır.
Şefkat ve merhamet
suyu da çekilmiştir. Fakirler, yetimler, kimsesizler, mahzun ve kederli
gönüller, onların gündemine düşmez. Hatta bu nevi kimseler, topluma yüktür.
Acıma bir tarafa, gözlerinden ve dillerinden nefret akar.
Kokuşmuşluk hastalığı, etrafına da sirayet eden bir
hastalıktır. Yakınında bulunanlara da bulaşma riski fazladır. Bu sebeple
toplumun sıhhatli fertleri ve iktidar sahipleri, bu nevi hastalığa yakalanmış
kimseleri tedavi etme ve ettirme noktasında üzerlerine düşen vazifeleri
yapmakla sorumludurlar. Aksi halde bataklık haline gelmiş bu kimseler tüm
toplumun helâkine bile sebep olabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder