12/04/2018
O Yolun Biz Neresindeyiz?
Milyarlarca insan bizden önce geldi, yaşadı, gitti. Kimileri gözü
nü dört açarak çevresine dikkatle bakındı, gördüğu nur kaynağına
koştu, ona dört elle sarıldı, hayatını onunla aydınlattı ve ebedi yol
culuğa çıkarken, o kaynaktan aldığı ışıkla birlikte gitti. Kimi gözler
o çevresindeki nur kaynağını göremedi. Dünyanın bomboş ve kap-
karanlık bir yer olduğunu düşündü karanlıkta yaşadı, giderken de o
karanlığı götürdü.
Dünyanın gördüğü son nur kaynağı Resül-i Ekrem Efendimiz’ di.
Kainatın Rabbi ahir zaman ümmetine o nuru gösterdi. Ona koşmala
rını, onun getirdiği kitaba sarılmalarını emretti.Sevgili Peygamberi’ni kendilerine örnek almalarını, onun izince gitmelerini tavsiye etti.
Allah'ın huzuruna çıkmayı umanlar, ahiret gününe inananlar ve
Allah'ı çok çok ananlar için Resûlullah'ın güzel bir örnek oldu
ğunu söyledi (Ahab 33/21) Gönülleri ayna gibi saf ve berrak olanlar hemen ona koştular. Ellerine sarılıp, bizi de kendi yoluna götür dediler. Resülullah'ı tanıyınca hayatın gerçek manasını öğrendiler. Nereden gelip nereye gittiklerinin farkına vardılar. Onu tanımanın bahtiyarlığını yaşadılar. Onu kendilerine tanıtan Allah'a hesapsız şükürler ettiler.
Dünya pek cok peygamber, pek çok ümmet gördü ama Resülü
Ekrem'in ashabı gibi, peygamberini derin muhabbetle seven, her
buyruğuna baş üstüne diyen, dur dediği yerde durup öl dediği yerde
ölen, hatta onun yolundaki ölüme düğün, bayrama gider gibi iman abideleri görmedi. Söz gelimi Beni İsrail "hiçbir kimseye verilmemiş nimetlere mazhar olmuşlardı."
Peygamberleri onları mukaddes topraklara girmek üzere savaşa
davet ettiği zaman, "Ey Mûsa! Sen ve Rabbin gidin savaşın; biz
burada oturacağız" Mide 5/24) diyerek peygamberlerini yapayal
nız bırakmışlardı. Halbuki Resül-i Ekrem Bedir Gazvesi'ne giderken ashab-ı kiram'ın görüşlerini almak istediği zaman, ensar-ı kirâm dediğimiz Medineli Müslümanlar adına söz alan Sa'd İbni Muaz ayağa kalkarak şöyle demişti:
"Biz sana iman ettik, seni tasdik ettik.Bize getirdiğin dinin
hak olduğunu bütün varlığımızla kabul ettik. Seni dinleyip itaat
etmek üzere sana söz verdik. Ya Resulallah! Nasıl uygun görür
sen öyle yap. Biz seninle birlikteyiz. Seni hak din ile ve Kuran-ı
Kerim ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, sen bize denizi gösterip dalsan, biz de seninle birlikte dalarız.
Ashab-ı kiramın Resülullah’a itaatinin ve derin muhabbetinin
örnekleri saymakla bitmez. Ebû Esma eş-Şâmi Resül-i Ekrem’in
yanına elçi olarak gelmişti. İslam'ın ana konularını, kendilerini temsilen geldiği kabilesine iletmesi gereken bazı esasları öğrendikten sonra Resül- i Kibriya'nın mübarek elini tutarak ona biat etti. Peygamber elini tutmanın derin hazzıyla sarsılan Ebù Esma, o mübarek elin bereketini ve sıcaklığını her zaman hissetmek düşüncesiyle olmalı ki, ogünden sonra kimseyle tokalaşmayacağina dair kendine söz verdi ve ölene kadar bir daha kimsenin eline dokunmadı.( İbn Hacer, el İsabeVI, 14)
Rüyasında ezanın sözleri kendisine bildirildiği için sáhibu'l-ezàn"
diye meşhur olan Abdullah İbni Zeyd hazretlei Resulullah’dan ayrı
kalmaya dayanamayan sahâbilerden biriydi. Bir çok sahabi gibi o da Resül-i Muhterem Efendimiz’ in ahirette yüce makamlara erişeceğini,bu sebeple onu bir daha göremeyeceğini düşünerek tedirgin oluyordu.
Allah'a ve Resûlu'ne itaat edenlerin peygamberler, sıddıklar
ve iyi kimselerle beraber olacağını (Nisa 4/69) müjdeleyen
âyet nazil olunca pek sevindi. İşte bu âşık sahabi Peygamberi Zişan
Efendirmiz’ in vefat ettiğini duyunca öyle bir üzüntüye kapıldıki
"Allah'ım gözlerimin núrunu al da Resûlullah ‘dan sonra kimse
yi görmeyeyim!" diye dua etti.
Ashab-ı kirám Allah’ ın Resülü'ne işte böylesine âşık, onun yolu
na böylesine bağlıydı. Onun Resülullah olduğundan şüpheleri yoktu.
Şüphe etmedikleri bir şey daha vardı: Bir adam Resûlullah'a gerçek
ten inanıyorsa, onun dedigi gibi olmak, onun emrettiğini yapmak
bütün varlığı ile ona bağlanmak zorundaydı.
Onlar da işte öyle yaptlar. Tarihin bir benzerini görmediği bağlı
lık ömekleri verdiler. "Şu yiyecek, bu içecek haramdır" demişse, ona el sürmediler. "Şu iş sevaptır, bu hareket Allah'ın rızasına uygundur" buyurmuşsa, o sevabı kazanmak ve Allah’ın rızasını elde etmek için ellerinden geleni yaptılar. Peygamber'in istediği, beğendigi adam olmak için canlarını ve mallarını ortaya koydular.
Yeniden Dirildiler
Ashabı kirám'n seçkin bir nesil olduğunda şüphe yok.
Onlar seçkin birer insan oldukları için mi Resûlullah‘a
bağlandlar, yoksa Resûlullah'a böylesine bağlandıkları için mi
seckin birer insan oldular?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Öne Çıkan Yayın
-
Kur'an'da, Allah'a karşı suç işlemekten ve haddi aşmaktan sakınan, Allah'ın azabından ve O’na mahçup olmaktan korka...
-
İslam düşmanları bir araya gelmişlerse buna karşı mü'min insan ne yapabilir? sualine cevaben, Allah(cc); "Sen Allah'a tevekkü...
-
"Allah'ım, Senden hidayet ve doğruluk isterim." (Müslim) "Ey kalpleri evirip çeviren Allah'ım, kalplerimizi taa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder