27/04/2018

Kadın Erkek Manen Eşittir Sonucu Huzurdur



إِنَّ ٱلۡمُسۡلِمِينَ وَٱلۡمُسۡلِمَٰتِ وَٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَٱلۡمُؤۡمِنَٰتِ وَٱلۡقَٰنِتِينَ وَٱلۡقَٰنِتَٰتِ وَٱلصَّٰدِقِينَ وَٱلصَّٰدِقَٰتِ وَٱلصَّٰبِرِينَ وَٱلصَّٰبِرَٰتِ وَٱلۡخَٰشِعِينَ وَٱلۡخَٰشِعَٰتِ      وَٱلۡمُتَصَدِّقِينَ وَٱلۡمُتَصَدِّقَٰتِ وَٱلصَّٰٓئِمِينَ وَٱلصَّٰٓئِمَٰتِ وَٱلۡحَٰفِظِينَ فُرُوجَهُمۡ وَٱلۡحَٰفِظَٰتِ وَٱلذَّٰكِرِينَ ٱللَّهَ كَثِيرٗا وَٱلذَّٰكِرَٰتِ أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُم مَّغۡفِرَةٗ وَأَجۡرًا عَظِيمٗا .                                                                                                                                                                                                                                 “Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (gönülden Allah’a) saygılı erkekler ve (gönülden Allah’a) saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve Allah’ı çok zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”(Ahzab-35)

Âyet-i kerîme, burada sayılan on büyük vasfa sahip olan erkek ve kadınların ilâhî mağfirete nâil olacaklarını ve muazzam bir mükâfata namzet bulunduklarını bildiriyor. Buradaki ilâhî tebşîrât kadın erkek bütün mü’minleri kuşattığı hâlde, kadınlara ayrıca bir ikrâmdır diyebiliriz. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de umûmî olarak böyle bir ayrıma gidilmediği hâlde burada sayılan her vasıfta kadınlar ayrıca zikredilmiştir.

Bunun hikmetlerinden birini, âyet-i kerîmenin sebeb-i nüzûlüne dair rivâyetlerde buluyoruz:

Ümmü Ümâre (r. anha) bir gün; “Yâ Rasûlallah! Kur’ân’da her zaman erkeklerden bahsedildiğini, kadınlardan fazla bahsedilmediğini görüyorum” demişti. Onun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu.

Başka bir rivâyete göre Ümmü Seleme (r. anha); “Yâ Rasûlallah! Erkekler gazâya çıkıyor, savaşıyor ve şehid oluyorlar. Biz bunları yapamıyoruz. Ayrıca bize mirasta erkeklerin yarı hissesi kadar veriliyor. Keşke biz de erkek olsaydık.” demişti. Onun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu.( Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 305)

Burada övülen on vasfın sıralaması önemli ve dikkat çekicidir. Buna göre mü’minleri büyük mükâfata götüren yola girmek, İslâm dairesine dâhil olmakla mümkündür. Yani önce İslâm, sonra îman; îmânı tamamlayan akîde esaslarına ve onunla gelen mükellefiyetlere samimiyetle inanmak. Bundan sonra ibadetlere sebat üzere devam etmek. Sonra bütün davranışlarında doğru olmak ve hayatı Müslümana yaraşan sadakat üzere sürdürmek. Sonra dînin nefse zor gelen emirlerine uymakta ve yasaklarından sakınmakta sabırlı olmak. Sonra Allah’a saygılı olmak . Sonra imkân nispetinde tasadduk ederek nefsindeki mal hırsını terbiye etmek. Sonra oruçla nefsi dizginleyip terbiye etmek. Ve bunları yaparken ırzını muhafaza etmek; Müslüman’a yakışan iffet ve onurla yaşamak.

Dikkat’e değer bir hakikatte; mü’minleri büuük ecre ulaştıran hasletlerin onucusu, ‘zikredenler’ şeklinde belirtilip geçilmemiş, bilakis herhangi bir kayıtla sınırlandırılmadan ‘Allah’ı çok zikreden erkekler ve Allah’ı çok zikreden kadınlar’ vurgusu yapılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Günahsa Benim Günahım Diyemeyiz