11/04/2018

Hidayet'in Verdiği Huzur



          Hidayet, Allah'in kitap ve Peygamberleri vasitasıyla insanlara doğru
yolu göstermesi ve onların bu yola ulaştırması demektir. Allah kendisini bu vasfindan dolayı hâdi (hidayet veren) olarak nitelendirmiştir

Dolayisıyla "hidáyetin Allah'tan olması", Allah'ın indirdiği kitaplar ve
gonderdiği Peygamberlerle doğru yolu açıklaması ve kulun bu hususta olumlu irade göstermesi karşısında onun kalbinde imanı halk etmesi/yaratmasıdır.

Dalalet ise hidayet kavramının ziddı olup, bilerek veya bilmeyerek
doğru yoldan sapmak demektir. Dalálet kavramının içeriğinde biri sapma, diğeri saptırma olmak üzere iki anlam bulunmaktadır. Kur'an'da, Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve ahiret gününe inanmamak (Visá 4/136, Allah'a şirk koşmak (Nisá, 4/116), zulüm yapmak (Lokman, 31/11) gibi davranışlar sapma olarak ifade edilmiştir.

Saptırma terimine gelince, Kur'an bunu da kişinin kendi kendisini saptırması (Bakara, 2/108) ve Allah'ın kullarını saptırması olmak üzere iki şekilde vasıflandırmıştır. "Verdiği misallerle Allah ancak fasıkları saptırır " (Bakara, 2/26), "Allah kimi hidayete erdirmek isterse onun göğsünü İslam'a açar ve her kimi de saptırmayı dilerse onun göğsünü daraltır" (Enâm, 6/125)

Allah'ın insanları saptırması, kendi tercihleri olan sapkınlık arzularının gerçekleşmesine izin vermesidir. Dolayısıyla insanların dalaletinde Allah'ın herhangi bir zorlama ve baskısı yoktur. Çünkü Allah, olmuş ve olacak her şeyi bilir. Hidayet ve dalaletten her biri kulların seçimiyle takdir edilip kazanılmıştır.
Yunus der ki;

Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hak'kı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Günahsa Benim Günahım Diyemeyiz