03/06/2014

Müslüman Yüreği


Üç Özellik
Müslüman yüreğinin üç özelliğinden ilki ihlas, yani yaptığı işi Allah için yapmak, dünyaya veya ahirete yönelik başkaca bir amaç taşımamaktır. Böyle çalışan bir kalbi asla kıskanmamak, ona ihanet etmemek... Bu özellik belki kalbin varlığının gayesidir. Allah'tan başkası için amel yapmak şirk; Allah'tan başkasından dolayı ameli terketmek riya, gösteriş olarak değerlendirilir. Bu sebeple olacak ki Akif merhum haklı olarak sorar:" Nedir manası bir kalbin ki, afakında sen yoksun?"(1)
Müslüman yüreğinin ufuklarını Allah Teâlâ'nın hoşnudluğu düşüncesi ve ümidi süsler. Böyle olunca o yürek küreselleşir. Adeta bütün bir evreni kaplar. Her türlü geçici ve peşinci duyguların üstünde kendisine mümtaz bir yer edinir. Dolayısıyla müslüman yüreği ihlas'ı kıskanmaz, ihlasla donanmış olursa kin tutmaz, ihanet etmez.

İkinci özellik; müslümanların yöneticileri hakkında hayırhah davranmaktır. Müslüman yüreği, idarecilerin iyiliğini ister ve onların iyiliği için çalışır... Çünkü yöneticilere iyi davranmak, onların iyiliğini istemek, müslümanların iyiliğini istemek demektir. Müslümanların idareden yana sıkıntıya düşmemeleri, fitne ve anarşiden uzak kalmalarını temine yönelik her gayret, takdire değer bir çabadır.
Yöneticilerin hayrını istemek, onların hatalarını, kötülüklerini ve haksızlıklarını hoş görüp benimsemek anlamına gelmez. Onların iyiliği, iyi olmaları için dua etmek, elden geldiğince yardımcı olmak demektir. Hatta onlara doğruyu, hakkı söyleyip onları ikaz etmek de "hayırhah"lık gereğidir.
Bilinen bir gerçektir ki, çoğunlukla kin, nefret ve ihanet duyguları özellikle yönetim ve yöneticilere yönelik olarak kendini gösterir. Oysa bu konuya "hayırhahlık" düzeyinde yaklaşmak, müslüman gönülleri böylesi bir hatadan da korumuş olur. Yani hayırhahlık, kin ve ihanete manidir.

Üçüncü özellik, müslümanların cemaatını yani müslüman toplumu inanç ve amel olarak tercih ve iltizam etmek, onlardan ayrılmamak, müslümanlarla beraberliği herşeyin üzerinde tutmaktır. Böyle bir özellik insan kalbinde ne kin bırakır ne de ihanet duygusu... Yalnızlık (vahşet) arzularını ortadan kaldırır. Nitekim milli şâirimiz Akif de bu noktayı ısrarla vurgulamaktadır:
"Şu vahdet târumâr olsun" deyip saldırma İslâm'a;
Uzaklaşsan da imandan, cemaattan uzaklaşma!
İşit, bir hükm-i kat'î var ki istînafa yok meydan;
"Cemaattan uzaklaşmak, uzaklaşmaktır Allah'tan !"(2)
Ma'şerî vicdan
Bu üç özelliğin birden ortaya koyduğu gerçeği herhalde şöyle ifade etmek mümkündür:Müslüman yüreği, ma'şerî bir vicdandır. O müslümanların tümüyle beraberdir. Nerede bir müslüman varsa, kendisini onun yanında hisseder. Zamanlar ve mekanlar üstü fevkalade duyguludur, duyarlıdır. " Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; gönüllenmizde müminlere karşı hiçbir kin bırakma! "(3) âyeti, müslüman yüreğinin bu sınırlar ötesi boyutunu ortaya koyar.

Müslüman yüreği, her gönül sahibinin derdine ortak olmayı, çare bulmayı, yardımına koşmayı görev ve şeref bilir. Özellikle üzüntüleri paylaşmasını iyi bilir. Çünkü o kara gün dostudur.

Dipnotlar: 1. M. Akif, Safahat, s. 452 2. Safahat, s. 418, "Alınlar terlemeli" 3.Haşr sûresi(59), 10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Günahsa Benim Günahım Diyemeyiz