Avrupa ziyaretlerimde dikkatimi çeken bir husus olmuştu.
Anneler, iki-dört yaşlardaki çocuklar ile sokakta ve parkta çokça ilgileniyor,
onların eğitilmesine özen gösteriyorlardı. Birinde, iki üç yaşındaki bir çocuk
elinde bulunan bir kağıdı yere düşürmüştü. Annesi bunu fark edince, yürümedi,
bekledi. Çocuk bir süre annesine bakındı, bekleyişinin sebebinin düşürdüğü
kağıt parçası olduğunu anlayarak, onu aldı ve ancak, anne ondan sonra
yürüyüşüne devam etti. Sabırla, çocuğun kendi kendine, yaptığı işin yanlış
olduğunu anlamasını bekleyen anne, böylece çocuğunun yanlışlıklarını düzeltmiş
oluyordu. Zaman zaman kendi kendime sorarım. Acaba bizim toplumumuzda
çocukların eğitimine yeterince özen gösteriyor muyuz diye. Kuşkusuz günümüzde
ilerleyen araştırmalar, çocukların daha ana karnından başlayarak
eğitilebileceklerini ortaya koymaktadır. Gerçi bizim kültürümüzde bunun
uygulamaları görülmekteydi. Büyükannelerimizin, çocuklarını emzirirken çok
dikkatli davrandıklarını, hatta mümkün olduğu ölçüde abdestli olmaya, ya da
gusül yapması gereken bir durumu varsa manevî temizlenmeye dikkat ettikleri
anlatılırdı. Böylece, en azından emzirme sırasında dikkatli ve uyanık olmak
gerektiğine işaret edilmiş oluyor. Geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızın
yetiştirilmeleri için ne kadar çalışıp çabaladığımız bilinmektedir. Hele okul
çağlarına gelince onların en iyi okullarda okumalarına özen gösteririz.
Günümüzde bu konuda anne babaların çocuklarının yetişmesinde ne kadar titizlik
gösterdiklerine şahit oluyoruz. Özel okullar ile dershanelerde
eğitim-öğretimlerini yapabilmeleri için ellerinden gelen gayreti gösteren anne
babaların, çocuklarının manevî-ahlâk eğitimlerine de özen göstermeleri
gerektiğini hatırlatmaya gerek yoktur. Çocuklarımızın daha küçük yaştan
itibaren eğitilebilmeleri için onların muhtaç oldukları sevgiyi onlardan
esirgememeliyiz. Sevgi ortamında büyümeyen çocukların ileri yaşlarda psikolojik
sorunlara düştükleri, psikologlar tarafından da ifade edilmektedir. Onun için
çocuklarımıza göstereceğimiz sevgi, onların geleceğinin daha sağlıklı olmasına
yardım edecektir.
Peygamberimiz çocukları severdi ve çocukları sevmeyi de
teşvik ederdi. Torunları ile yeri geldikçe oynar, onların yaramazlıklarını hoş
karşılardı. Ama, ahlâka ve topluma aykırı bir davranışlarını görünce de onları
uyarmadan edemezdi. Bir gün torunu Hz. Hasan, sadaka olarak gelmiş olan
hurmalardan bir tanesini alıp ağzına koymuştu. Allah'ın Elçisi, hemen müdahale
ederek; ''Onu at ağzından. Biz Ehl-i Beyt'in sadaka malı yemediğini bilmiyor
musun?'' diye ikaz ederek, torununun helâl yeme konusunda titiz davranması
yolunda onu uyarmış oluyordu. Bilindiği gibi Ehli Beyt, Peygamberimizin
ailesidir. En yakın aile fertleri, başta eşleri, evlatları, torunları ve
kendisine çok yakın olan dostları bu çerçevede kabul edilir. Bu kimseler bir
bakıma Hz. Peygamberin terbiyesi altında bulunurlar. İşte peygamberimizin
torunu Hz. Hasan'ın davranışına müdahalesi de bunu göstermektedir. Bir başka
hadis-i şeriften de, yine Peygamberimizin çocukların eğitimine dikkat ettiğini
gösteren bir örnek verelim. Hz. Peygamberin üvey oğlu Ömer b. Ebu Seleme şöyle
bir olayı anlatıyor: Ben, Peygamber aleyhisselam'ın terbiyesinde bulunan bir
çocuktum. Yemek yerken elim yemek kabının (yani tabağın) her tarafına
uzanıyordu. Allah Resulü bana: ''Yavrum, Besmele çek, sağ elinle ve önünden
ye'' diye uyarıda bulundu. Ben de bundan sonra bu tarzda yemeye dikkat ettim.
Çocuk eğitiminde, ölçüyü kaçırmadan sevgi ve hoşgörü gösterilebilir. Ancak,
aşırı sevgi ve hoşgörünün çocukların şımarmalarına sebep olabileceği de göz
ardı edilmemelidir. O yüzden çocuklarının iyi bir eğitim alabilmeleri için anne
babalarına büyük sorumluluk düştüğünü unutmamak lazımdır. Geleceğimizi
kendilerine emanet ettiğimiz çocuklarımızın helâli-haramı bilerek yetişmeleri
için üzerimize düşeni yapmalı ve bunun bütün toplumumuza yaygınlaştırmalıyız
Prof. Dr. Mehmet Şeker Dokuz Eylül Üniv. İlâhiyat Fakültesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder