13/11/2013
Yusuf ile Züleyhanın Evliliği
Hz. Yusuf ile Züleyha arasında geçen olay mükemmel bir Kur’ân kıssasıdır ve Yusuf Suresi’nin 23-35 âyetlerinde anlatılır. Meâlde yer alan bilgiler kısaca şöyle:
Yusuf olgunluk çağına erişince, evinde bulunduğu kadın onun nefsinden muradını almak istedi, kapıları kapatıp “Haydi gelsene” dedi.
Yusuf, “Allah korusun” dedi. “Kocan benim efendimdir; o bana çok iyi bakıyor.” dedi.
Kadın ona gerçekten niyeti kurmuştu. Rabbinin delilini görmüş olmasaydı, Yusuf da ona kapılıp gidecekti.
Sonra kapıya koşuştular. Bu arada kadın onun gömleğini arkasından yırttı. Kapı önünde kadının kocasıyla karşılaştılar.
Kadın dedi ki: “Senin ailene kötülük yapmak isteyen birisinin hapisten veya acı bir azaptan başka bir cezası var mı?”
Yusuf ise “Asıl o benden muradını almak istedi” dedi.
Kadının yakınlarından biri de şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylemiştir, o ise yalancıdır. Gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir, o doğru söylüyordur.”
Yusuf’un gömleğini arkadan yırtılmış görünce kocası, “Anlaşılan bu sizin tuzaklarınızdan biri. Siz kadınların tuzağı ise pek yaman olur. Yusuf, sen bunu unut. Kadın, sen de günahın için af dile; çünkü günahkâr olmuşsun.” dedi.
Kadın, “Ben ondan muradımı almak istedim fakat o namuslu davrandı. Ama yemin olsun, dediğimi yapmazsa hapse girecek ve küçük düşecek.” dedi.
Hz. Yusuf hapse atılır, uzun süre hapiste yattıktan sonra çıkar. Hükümdar kadınları bir araya topladı, “Derdiniz neydi de Yusuf’tan muradınızı almak istediniz?” diye sordu. Onlar, “Hâşâ, Allah için, ondan bir kötülük görmedik.”dediler. Aziz’in hanımı da “İşte şimdi hak yerini buldu.” dedi. “Ondan muradımı almaya çalışan bendim; o doğruyu söylüyordu.”
Yusuf dedi ki: “Gıyabında kendisine hıyanet etmediğimi ve hainlerin tuzağına Allah’ın muvaffakiyet vermeyeceğini Aziz böylece bilsin istedim.”
Kur’ân’da kıssa bu şekilde anlatılır. Züleyha’nın akıbeti ve Hz. Yusuf’la evlenip evlenmediği Kur’ân’da yer almadığı gibi, Peygamberimizin hadislerinde de geçmez.
Fakat Taberi Tarihi ve İbn-i Esir’in el-Kâmil gibi İslam tarihi kitaplarında şu bilgilere yer verilir:
Züleyha’nın kocası ölünce, Mısır kralı, Züleyha’yı Hz. Yusuf ile evlendirir. Bu esnada Hz. Yusuf ile Züleyha arasında şöyle bir konuşma geçer:
Yusuf Aleyhisselam Züleyha’ya:
“Senin vaktiyle benden istemiş olduğun şeyden, böylesi daha hayırlı değil midir?” der.
Züleyha: “Ey dost! Beni kınama! Gördüğün gibi ben devlet ve dünya nimetleri içinde yaşayan güzel bir kadındım. Eşimin ise kadınlarla teması yoktu. Allah seni olduğun gibi çok güzel yaratmıştı. Gördüğün gibi nefsim bana baskın gelmişti.” der.
Yine bu kaynaklarda verilen bilgiye göre, Yusuf Aleyhisselam Züleyha’yı bekar olarak bulmuştur. Bu evlilikten iki oğulları olmuştur.
Züleyha Allah tarafından affedilmiş olmalı ki bir peygamberin hanımı olmuştur. Âyette yer aldığına göre, eşi olaya şahit olduğunda Züleyha’ya, Allah’tan af dilemesini söyler ki, tövbe ettiği anlaşılıyor.
Dövme yaptırmak
Dövme, derinin iğne ucuyla çizilip kanatılmasından sonra sürülen boyanın deri altına geçmesini ve bir daha çıkmamasını sağlayan bir işlemdir. Peygamberimiz bu şekilde dövme yapanı ve yaptıranı lanetlemiştir. Bu ister canlı resmi olsun ister cansız olsun hepsini kapsar.
İlgili Hadis-i Şerif:“Resulullah sallallahu aleyhi ve selem faiz yiyeni, yedireni, ona şahitlik edenleri, onu yazanı; dövme yapanı, güzelleşmek için dövme yaptıranı, sadakaya mani olanı, hulle* yapanı ve hulle yaptırmak isteyeni lanetledi.”
| Buhârî, Libâs, 82-87; Müslim, Libâs, 119
Dövme Yaptırmak Neden Caiz Değildir?
Cenabı Hak normal şartlarda hele insanı en güzel şekilde yaratmış. İnsanın değişiklik yapmasına Allah rıza göstermemiştir. Fıtratı değiştirmek, damgalar oluşturmak gibi şeyler işin içine girmektedir. Vücut her ne kadar bizimse de insanın bedeni üzerindeki tasarrufu emanettir. Emanetin sahibi vardır. Dövme yaptırmak dinimizde normal kabul edilmemiştir. Yani dinimizin sakıncalı gördüğü işlerdendir, hususlardandır. Dinimizde bir insanın vücuduna hele hele eza ve cefa da oluşturuyorsa lüzumsuz bir kısım şeylerin yapılmasını dinimiz uygun görmemiştir. Sadece gerek görülüyorsa sağlık zaruriyetlere izin vardır ama dövme yaptırmak gibi hususlar dinimizin caiz karşıladığı bir husus değildir. Hadislerimiz vardır bu konuda. İslami ilmihal kitaplarımıza da girmiştir. İslamiyet bunu norma karşılamıyor.
Dövme Gusul Abdestine Engel Olur mu?
Dövme derinin altındadır. Yani dış derinin altında yer alıyor. Abdest ve gusulde ise derinin altını değil, üstünü yıkamak farzdır. Dövme de derinin altında kaldığına göre, onun bedenin herhangi bir yerinde bulunması abdeste ve gusle mani olmaz. Üzerinin yıkanmasıyla abdest ve gusül sahih olur.
Ayrıcai dövme, namaz kılmaya, ibadetlerin yerine gitirmeye, camiye ve cemaate gitmeye, Kuran okumaya da asla engel değildir.
Böyle bir günahı işlemiş olan kimse de Allah’tan mağfiret diler, tövbe istiğfar eder. Ve inşallah da kabul edilir.
Dövmeyi Yaptıran İnsan Ne Yapmalıdır?
İmam Nevevî, sağlık bakımından zarar vermediği takdirde dövmenin vücuttan giderilmesi gerektiğini söyler. Yapılacak operasyonun vücuda zarar vermesi veya geride çirkin bir manzara bırakması sebebiyle dövme giderilemezse kişi tövbe etmekle günahından kurtulur. (Şerhu Müslim, XIV, 106)
Bundaki hüküm, dövmeyi yaparken kullanılan maddeye göre değişir. Şayet bu maddeler dinen necis sayılanların arasında bulunuyorsa, dövme de o hükme girer. Şayet temizse, o da temizdir. Bunda yapılacak şey, şayet ufak bir müdahale veya ameliyatla hallediliyorsa gidermeye çalışmaktır. Şayet giderilemiyor, buna da imkan bulunamıyorsa, o şekilde bırakılır. Çünkü Cenab-ı Hak kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemez, onun üstesinden gelemeyeceği, yapamayacağı şeyleri istemez.
Gafletten Kurtuluş
Gaflet bir yandan ruh ile bedenin kaynaşmasından sonra ortaya çıkan bir insanlık özelliğidir. Bu uyanıklık ve tefekkür hali sadece meleklere hastır. Cismanî olan bünye, hayvansal ve bitkisel özelliğe sahip olduğu için bu iki özelliğin yansımalarını gösterirken ileriye görememeye başlar. Buna gaflet denilir.
Gafletten kurtulmak için, din imtihanını sürekli düşünmek, hesap gününü unutmamak, imanı güçlendirmek, amel yaparak Allah’tan yardım istemek gerekir. “Amellerin en hayırlısı az da olsa devamlı olanıdır” (bk. Buhari, İman 16-29) manasındaki hadis bu sürekliliğin önemine işaret edilmektedir.
İnsan şu dünya hayatında başı boş ve gayesiz değildir; buna şahit bütün kainattaki mevcudatın mükemmel bir intizam ve ahenk içinde bir gaye etrafında hareket etmesidir. Bir çöpün dahi gaye ve intizam içinde olup da kainatın halifesi konumunda olan insanın gayesiz ve başıboş olması nasıl mümkün olabilir. Hatta bütün kainat intizam ve ahengini insana odakladığı için, insan şayet vazifesi olan iman ve ibadeti terk ederse kainat bundan şikayetçi olup kızacaklar. Bu sebeple deprem ve sel gibi musibetler başımıza geliyor. İnsanın gafleti kainatın intizamını rencide ediyor ve musibetlerin gelmesine fetva verdiriyor.
Huşu ve huzur ise; Allah’ın huzurunda olduğunu idrak edip, ona göre hareket etmek anlamındadır. Allah’ın huzurunda olduğunu sürekli akılda ve zinde tutmanın tek yolu, her şeyde ona açılan marifet pencerelerini görebilmek ile mümkündür. Yani bir çiçeğe, bir böceğe, bir yıldıza baktığımız zaman, Allah’ın isim ve sıfatlarını o şeylerde görebiliyor isek, o zaman her şey bize O’nu hatırlatır ve O’nu gösterir; ne yana kafamızı çevirsek onu görürüz.
Diğer taraftan, istiğfar ve tövbe de; tıkanan feyiz kanalarını açan bir kılavuz gibidir. Ne kadar çok kullanırsak, feyiz kanalları o kadar berrak ve temiz olur.
İyi Sevgi,Kötü Sevgi
Sevgi mutlak olarak
düşünüldüğünde, netlik ve miktar itibariyle farklılık arzeden bir çok sevgiyi
içinde barındıran bir histir. Bunun Allah hakkında en çok bahsedileni sadece
O'na has olan, O'nun layık olduğu, başkasına yakışmayan kulluk, tevbe gibi
sevgilerdir. Çünkü kulluk O'ndan başkasına olmaz.
Tevbe de öyle.
Yüce Allah
sevgiyi kendisinin mutlak ismiyle (Allah ismi) birlikte anmış ve şöyle
buyurmuştur:
"... Yüce Allah öyle bir topluluk getirir ki, onları sever, onlar
da onu severler." (Maide, 54)
"İnsanların bir kısmı Allah
dışında ortaklar edinir ve onları Allah gibi severler. İman edenler ise Allah'a
daha çok sevgi beslerler." (Bakara, 165)
En kötü ve çirkin sevgi ise
Allah'la birlikte başkasını sevip Allah'a ortak ettiği o şeyi Allah kadar
sevmektir.
İyi sevgilerin en büyüğü
sadece Allah'ı ve O'nun sevdiklerini sevmektir.
Bu sevgi mutluluğun başı ve
temelidir, hiç kimse bu olmaksızın azaptan kurtulamaz.
Kötü yani "şirk bulaşmış
sevgi" ise bedbahtlığın başı ve temelidir, azapta da daimî olarak sadece
bunlar kalacaklardır.
Şu halde Allah'ı sevip yalnız
O'na kulluk edenler cehenneme girmeyecekler, günahları sebebiyle girenlerin
hepsi de eninde sonunda oradan çıkacaklardır.
Kur'an âyetleri hep bu sevgi ve
bunu gerektiren şeyleri emir, diğer sevgi ve onu gerektiren şeylerden de nehiy
etrafında döner.
İki çeşit sevgiye örnekler verir. İkisinin kıssalarını anlatır.
Bu iki kesimin ve dostlarının hareket ve tarzlarını detaylıca anlatır. Her
birinin ilâhını tanıtır, neler yaptıklarından haber verir. Bu iki kesimin üç
dönemde, dünya yurdu, berzah yurdu ve ahiret yurdundaki hallerinden bahseder. Kur'an bu iki kesimin hallerini açıklamak için gelmiştir.
Baştan sona tüm peygamberlerin
davalarının temeli de:
Eşi olmayan tek Allah'a
kulluk etmekten ibarettir ki bu da Allah'a tam bir sevgiyi, O'na boyun eğmeyi,
önünde eğilmeyi, O'nu yüceltip büyültmeyi ve bunların kesin sonucu olan itaat ve
takvayı içerir.
Nitekim Buhârî ve Müslim'in Enes
kanalıyla rivayet ettikleri hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:
"Hayatım
elinde bulunan zata yemin ederim ki her hangi biriniz beni babasından,
çocuğundan ve tüm insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olmaz."
Buharî'de geçtiğine göre Hz.
Ömer Allah Rasûlüne:
"Ey Allah Rasûlü! Vallahi seni kendim hariç her şeyden çok
seviyorum." demiş,
O (Sallallahu aleyhi ve sellem):
"Hayır ey
Ömer, beni kendinden daha çok sevmedikçe iman etmiş
olamazsın!" buyurmuş,
Hz. Ömer (r.a.):
"Seni hakla gönderen Allah'a andolsun ki
seni kendimden de çok seviyorum" deyince,
Allah Rasûlü (Sallallahu aleyhi ve sellem):
"İşte şimdi ey Ömer!"
buyurmuştur.
Allah'ın (c.c.) bir kulunun ve
elçisinin sevgisi böyle olur ve bu sevginin kişinin kendisine, babasına,
çocuğuna ve tüm insanlara sevgisinin önüne geçmesi böyle vacip olursa, O'nu
gönderen Yüce Allah'ın kendisinin sevgisi ve bu sevginin başka sevilerden fazla
olmasının zorunluluğu ne derece olur?
Allah sevgisi özellik açısından,
benzersiz olma yönünden diğer sevgilerden ayrılır. Zira kulun yüce Allah'ı
babasından çocuğundan, hatta gözünden, kulağından ve ruhundan çok sevmesi,
hakîki ilâhının ve mabudunun ona tüm bunlardan daha sevimli olması gerekir. Zira
bir şey bazen bir yönüyle sevilip diğer yönüyle sevilmez, bazen başka bir şeyin
hatırına sevilir.
Ancak zâtından dolayı ve tüm
yönlerden sevilecek tek şey Allah'tır, İlâhlığa O'ndan (c.c.) başkası lâyık
değildir:
"Şayet yerde, gökte Allah'tan
başka ilâhlar olsaydı, ikisi de bozulup gitmişti."
(Enbiyâ, 22)
Zaten:
"ilâh edinmek"
sevgi beslemek, itaat etmek ve boyun eğmek demektir.
Büyük Günahlar
Alimler büyük günahların belli
bir sayıyla sınırlı olup olmadığında iki görüşe sahiptirler.
Sınırlı olduğunu söyleyenler
bunun sayısı hususunda ihtilaf etmişlerdir.
İbn Mesud (r.a.) dört tane,
Abdullah
b. Ömer yedi,
Abdullah b. Amr b. Âs dokuz,
bazıları: on bir,
başka birileride: yetmiş tanedir, demişlerdi.
Ebû Tâlib Mekkî derki:
Büyük
günahları sahabîlerin sözlerinden derledim ve bunların dördünün kalpte olduğunu
gördüm. Onlar:
1 - Allah'a eş koşmak,
2 - Günahta ısrar etmek (vazgeçmemek),
3 - Allah'ın
rahmetinden ümit kesmek ve
4 - Kendini Allah'ın tuzağından (dünya ve ahirette
azabından) güvende hissetmektir.
Dördü dildedir ve onlar:
1 - Yalan
şahitlik,
2 - Temiz kadınlara iftira,
3 - Yalan yemin ve
4 - Sihirdir.
Üçü midededir:
1 - İçki
içmek,
2 - Yetim malı yemek ve
3 - Faiz yemek,
İkisi fercdedir:
1 - Zina ve
2 - Lûtilik.
İkisi eldedir:
1 - Öldürmek ve
2 - Hırsızlık yapmak.
Biri ayaktadır: ve o
düşmanla karşılaşıldığında firar etmektir.
Biri de tüm bedenle
ilintilidir: o da ana babaya âsî olmaktır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne Çıkan Yayın
-
Kur'an'da, Allah'a karşı suç işlemekten ve haddi aşmaktan sakınan, Allah'ın azabından ve O’na mahçup olmaktan korka...
-
İslam düşmanları bir araya gelmişlerse buna karşı mü'min insan ne yapabilir? sualine cevaben, Allah(cc); "Sen Allah'a tevekkü...
-
"Allah'ım, Senden hidayet ve doğruluk isterim." (Müslim) "Ey kalpleri evirip çeviren Allah'ım, kalplerimizi taa...