Bu dünyada, bilhassa müslümanların yapacağı işlerden birisi de hiç şüphesiz yüce İslam dinini yeniden öğrenmeye ve keşfetmeye çalışmalarıdır.Yoksa bugün, müslümanlar üzerinde bile maksadına uygun fonksiyon icra edemediğini görenlere, dinin evrenselliğini göstermemiz nasıl mümkün olacak?
Her halükarda müslümanların en büyük eksikliği, onu layıkıyla tanımamalarıdır. İnsanın bilmediği şeyi red veya kabulü fazla önem taşımasa gerektir.İslam dinini yeniden tanımaya ve keşfetmeye gayret etmemiz büyük bir eksikliğimizi gidermeye yardımcı olacaktır.
İnsanın hilkatini değiştirmek, başka bir ifade ile dünyaya erkek olarak gelen kimseyi kadın, kadın olarak gelen kimseyi de erkek yapmak nasıl mümkün olamayacak sa,mayası din ile yoğrulan ve yaratılışı din üzerine olan insanın, bu hilkatini dahi değiştirmenin mümkün olamayacağını beyanla yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Ey Resûlüm! Hakka yönelerek yüzünü dosdoğru bir şekilde dîne çevir. Bu, Allah’u Teâlâ’nın insanlara verdiği bir fıtrattır. Allah’ın yaratışında hiçbir değişiklik yoktur. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.(Rum:30)
Din, her zaman insanlığın gündeminde bulunmuş, insan ya bağlanarak yahut da karşı tavır alarak dinle meşgul olmuştur. Ama her zaman akıl dinden yana olmayı tercih etmiştir.
Toplu olarak yaşamanın insana yüklediği birtakım sorumluluklar vardır.Bu sorumluluklar üzerinde ısrarla duran yüce dinimiz, her davranışımızı günah- sevap değerlendirmesi ile ele alır.Candan önce canan mefkûresi İslam'ın karakteristik özelliğidir.Hiç kimse başıboş değildir, herkes kendi hürriyetini başkasının hürriyetinin başladığı yere kadar kullanabilir, prensibi de yine İslam'ın önemli biri yanıdır.
Yüce İslam dini bu hususta birçok görevler verirken münevver aydın, bilgili ve kültürlü insanların geniş halk kitlelerini uyarmak, onları iyiye ve güzele sevk etmek ve her türlü kötülüklerden alıkoymak zorunda olduğunu bildirmiştir.
Toplumda gayrimeşru şeyler yapılıp dururken, bunları yapanların alıkonmaması umuma ait bir zarar getirmekte, dolayısıyla onun iyi bir sorumluluk anlayışı toplum hayatının vazgeçilmez garantisi olarak bildirilmektedir.
Bir şahsın ufak bir hatası bir orduyu, yine bir tek şahsın devlet sırrını düşmana açıklaması bir ülkeyi batırabilir.Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür, ancak bilinmesi gereken şudur;İslam dini toplum yapısında tam bir otokontrol sağlanmasını emreder.Hiç bir surette sahanın ahlaksızlara, kötü niyetlilere, menfaatçilere ve toplumun yararına düşünmeyenlere bırakılmasını hoş karşılamaz.
Şahsımıza, nefsimize ve ena niyetimize yapılan tecavüzleri müsamaha ile karşılamak dinen kemal ve olgunluk alameti kabul edilmektedir.
Ancak, toplumu ayakta tutan din, dil, devlet, bayrak, toprak, kültür, töre, örf ve adetler gibi sosyolojik gerçeklere yapılan saldırılara müsamaha göstermek böyle değildir. Çünkü o takdirde, bizim de içinde bulunduğumuz gemide gedik açmak olur. Oysaki bu gemiyi hepimiz korumak zorundayız.Bu,hem dini hem de milli varlığımızın gereğidir.
Bu ülkede yaşayan her insanın, insanımızın mukaddes değerlerine saygı ve hürmet etmesi gerekir, inanmasa da böyle olmak zorundadır. Zira bizi biz yapan bu kutsal değerlerdir. Yani bu değerlerin yok olması bizim yok olmamız demektir.
Her dine mensup milletlerin, kendilerine has ahlak anlayışları ve bu ahlak anlayışı içinde meydana getirdikleri medeniyetleri vardır. İşte her millet kendisine has ve özellikleri ile şahsiyetini korur ve varlığını sürdürür.Bizim göz bebeğimiz olan yüce İslam dininin de,hiçbir dinin ve hiçbir toplumun sahip olmadığı eşsiz bir ahlak sistemi ve medeniyeti vardır, ve bunlar hiçbir milleti, zilleti taklit etmeye ihtiyaç bırakmayacak kadar mükemmeldir.
Öyleyse bu mükemmelliğin farkında olarak, kendi kendini inkardan ve diğer milletler karşısında duyulan aşağılık duygusundan kurtulmak için;
-Köklü bir eğitim ile dini ve milli kültürümüzü yaygınlaştırmalıyız.
-Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmalıyız.
-İnkarcıları, İslam'ı ve milli değerlerimize karşı olanları, gönülden dost kabul etmemeliyiz.
-Haram olan işlerin sergilendiği topluluklara asla katılmamalıyız.
-Son olarak da İslam'ın, insanın yaratılışındaki yüceliğe en uygun emir ve yasaklarla donatılarak gönderildiğini,hem söz hem de davranışlarımızla ispat etmeliyiz.
Bu anlayışla hayatına yön veren müminlere selam olsun!