Resûlulah sallallahu aleyhi ve sellem’den, kabirlerde Kur’an okumamızı
tavsiye eden sahih ve zayıf hadisler vardır. Okunmaz diyenlerin elinde
ise, yoruma muhtaç olmadan, açık bir şekilde “Kur’an okumayın!” diye bir
âyet, sahih veya zayıf bir hadis, bir sahabe sözü de yok...
Allah Teâlâ şöyle buyurur (meâlen):
“Onlardan sonra gelenler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan
kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde Müminlere karşı kin bırakma!
Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin. derler.”
Kıldığımız her namazın sonunda şu duayı okumamız tavsiye edilmiştir:
“Rabbimiz; hesabın görüldüğü günde beni, anamı, babamı ve tüm Müminleri bağışla!”
Bu dualar, Kur’an ayetleridir.
Ebû Üseyd Mâlik İbni Rebîa es-Sâidî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gün biz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda otururken, Selemeoğulları kabilesinden bir adam çıkageldi ve:
— Yâ Resûlallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? diye sordu. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
— “Evet! Onlara dua eder, günahlarının bağışlanmasını dilersin,
vasi-yetlerini yerine getirirsin, akrabasını koruyup gözetirsin,
dostlarına da ik-ramda bulunursun.”
Kur’an okuyarak dua edersek, Allah Celle Celâluhû dilerse merhamet
eder, dilemezse etmez. Ölülerimize duâ edip, Kur’an okuduğumuzda, hâsıl
olan sevabı, ölüye hediye edip bağışlayabiliriz. Bunu kabul eden mezhep
imamlarının görüşlerine aşağıda yer verilecektir.
Kur’ân’ın sevabı, ancak onu anlayarak okuyan ve yaşamaya çalışan
kişiye aittir. Ancak, ölen kimse hayatta iken, başka bir kimseye Kur’an
oku-mayı öğretmişse veya öğrenmesine vesile olmuşsa, öğrettiği o kimse,
Kur’-an’ı her okuduğunda, o kimseye de sevap yazılır. Bu da zaten o
güzel amele vesile olmanın sevabıdır.
Cenaze namazında Fâtiha Sûresi’nin okunacağına dair Talha (radıyal-lahu anh)’dan şöyle bir hadis nakledilmektedir:
Talhâ (radıyallahu anh)’dan: “Abdullah b. Abbas’ın (radıyallahu
anhumâ) arkasında bir cenaze namazı kıldım ve o, Fâtiha Sûresi’ni okudu.
Sonra da onun sünnet olduğunu öğrenin diye, böyle okudum” dedi.
Cenaze namazı, Allah’ı övmek, Hazreti Peygamber’e salavât getirmek ve ölü için de duâ etmek olarak telâkki edilmektedir.
Zaten rükûsuz ve secdesiz olması, onun diğer namazlardan farklı
olduğunu gösterir. Cenaze namazı, ölmüş olan kişiye kılınır. Bu namazın
ön şartı cenazenin vukuudur. Sırf ölü için kılınan bir namazda Kur’ân
okunması anlamlıdır. İster duâ anlamında olsun, isterse Kur’ân’dan
bereketlenme anlamında olsun, bu uygulama, ölüye Kur’ân okunabileceğine
dair bir hüccettir. Biz Hanefîler, cenaze namazını dua olarak
gördüğümüz, kıraat mahalli görmediğimiz için onda fatihayı kıraat olarak
okumasak da sena veya dua olarak okuyabiliriz. Nitekim, Hanefî
alimlerinin ileri gelenlerinden Şurunbilâlî, bir risalesinde,
Merakı’l-Felâh’ında ve İmdadü’l-Fettâh’ında bunu açıkça ifade eder:
“Fatiha okumak da sena kasdıyla caizdir; bizde böyle denilmiştir.
Buhârî’de İbnu Abbâs radıyallahu anhumâ’nın cenaze namazı kıldığı ve
fatiha okuduğu ve bunun sünnet olduğunu bilmeniz için böyle yaptım
dediği rivâyet edilmiştir. Tirmizî de (bunu rivayet etti ve) sahih
olduğunu söyledi.”
Tahtavî de Aynî’den şöyle dediğini nakletti:
“Tahâvî buna şu cevabı verdi: Sahabe’nin Fatiha okuması belki de
kı-raat şekliyle değil de dua şekliyle idi. İmâm Mâlik, ‘Cenaze
namazında Fa-tiha okumak memleketimizde işlenen bir şey değildir’ dedi.”
Bu fatihanın, cemâatin önündeki namazı kılınmakta olan ölüye
okunduğunu, bunun câiz olacağını, ama kabirdekine Kur’ân okumanın câiz
olmayacağını iddiâ edenler de var. Onlara yine İmâm Buhârî’nin
(1336,1337) ve Müslim’in (954,955) numaralı hadîslerinde geçen, kabirde
gömülü olan kimseye Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem’in gömülmenin
er-tesi günü cenâze namazı kıldırdığını hatırlatmak isteriz.
Öyleyse ; Henüz toprağa gömülmemiş
meyyit ile gömülmüş meyyit arasında bir fark mı vardır da, sadece
gömülmek üzere olan meyyite okunacağı söylenip, mezardakine okunmayacağı
iddia edilmektedir? Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in cenazede
Fâtiha Sûresi’ni okuması hususunda “çürümeden, hemen yaptı, vakit
geçtikten sonra yapmadı” gibi bir şey söylemek doğru olmaz.
Nitekim aşağıdaki hadiste bu aşikârca olarak belirtilmiştir.
Bununla da yetinmeyen, yakın zamanda gömülü olduğunda kılınır
diyenlere de Ahmed İbnu Hanbel (4/149,153,154), Buharî (1344,4042),
Müslim (2296), Ebû Dâvûd (3223,3224), Nesâî (1954) ve başkalarının
rivâyet ettiği Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem’in Uhud şehidlerine
şehid olmalarından yedi sene sonra cenâze namazı kıldırdığına dâir olan
haber üzerinde düşünmesini tavsiye ederiz.
İmam Tahavî’nin Şerhu Meâni’l-Âsar eserinde rivayet ettiğine göre (I,
503-504 beş hadis), Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud şehitlerine
yedi sene sonra cenaze namazı kılmıştır. Resulullah sallallahu aleyhi ve
sellem yedi yıl sonra, şehitler için okuduğu Fatiha Kur’an değil midir?
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Kur’an’ın dirilere indiğini
bilmi-yor muydu, yoksa siz mi o ayeti tam anlayamadınız da, yanlış yorum
yapıyosunuz?!
Kısacası, ölüye Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem efendimiz Kur’ân
okunmasını emir veya tavsiye etmiş, Sahâbe radıyellâhu anhum ve İmamlar
da okumuşlardır.
Ölüye Kur’ân okunmaz, diyenler; Kur’ân sadece diriler için
indirilmiştir, diyorlardı. Oysa yukarıdaki hadiste sahâbenin cenaze
namazı kılıp, Kur’ân okuduğunu görmekteyiz. Hadis sahihtir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, yapmış ki, Talha radıyallahu
anh’dan yapılan rivâyetin metninde “sünnettir” deniliyor. Şayet, bu
namaz ve duanın ölüye bir faydası olmasaydı, Resûlullah sal-lallahu
aleyhi ve sellem, bunu ne kendi yapar, ne de başkalarına emrederdi.
Halbûki O, kendisi de birinin cenaze namazını kıldırırken:
“Allah’ım! Falan oğlu falan, senin güvencende, senin koruman
al-tındadır. Onu kabir fitnesinden ve Cehennem azabından koru! Sen vefa
ve övgü sahibisin. Allah’ım! Onu bağışla, ona acı! Muhakkak ki sen çok
bağışlayan, çok acıyansın” diye dua etmiştir.
Kaldı ki, cenaze namazının kendisi de ölü için bir duadır. Allah için
namaza, meyyit/meyyite için duaya… diye niyet edilir. Eğer ölünün
ruhuna yararı yoksa bunun bir anlamı kalmaz. Resûlullah Efendimiz: “Onu
kabir fitnesinden koru!” diye dua ediyor. Kabirdeki insana fay¬dası
olmasa, Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu şekilde dua
eder mi? Kendisi de, zaman zaman Baki’ Kabristanı’nı ziyaret eder,
kabirdekilere selam vererek dua ederdi. Eğer selamı onlara ulaşmasa,
duası fayda etmeseydi, bunu yapması abesle iştigâl olurdu. O ise, bundan
mü-nezzehtir.
İbni Abbas radıyallahu anhumâ şöyle dedi:
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, iki kabre uğradı ve:
“Şüphesiz bunlar azap olunuyorlar. Bununla beraber büyük bir
günah-tan dolayı azap olunmuyorlar. Onlardan biri koğuculuk yapar,
diğeri ise idrarından sakınmazdı” buyurdu. Sonra Resulullah sallallahu
aleyhi ve sellem, yaş bir hurma fidanı istedi. Müteakiben çubuğu ikiye
bölerek, bir parçasını birinin, diğer parçasını diğerinin üzerine dikti
ve
“Bunlar kurumadığı sürece, azapları hafifletilir” buyurdu.”
Demek ki, bir hurma dalı bile, Allah’ın izniyle, ölüye faydalı
olabili-yor. Peki, o hurmayı yaratan âlemlerin Rabbi Allah-u Teâlâ’nın
kelâmı olan Kur’an-ı Kerim nasıl ölüye faydalı olmasın?! Böyle bir şey
söylenebilir mi?!