Her sene Dünya Kadınlar Günü
yaklaştıkça medya kadın konusuna ağırlık verdi. Bu hafta sonu
gazetelerde kadınların ezildiği ile ilgili haberler, röportajlar çokça
vardı. “Kadının adı var mı? Eşitlik için kadın sesini nasıl
yükseltebilir? gibi kışkırtıcı ve yönlendirici sorulara cevaplar
aranmıştı gazetenin birinde.
Başka bir gazetede bir kadın köşeci kadınların erkeklerden daha çok
konuşma kapasitesine sahip olduğu bilimsel gerçeğini yalanlamak için
epeyce kendini paralamıştı.
Kadın-erkek farklılığı feministlerin asla duymak istemedikleri bir
konudur. Hatta eşitlik iddiasına zarar gelir diye pek çok bilimsel
verilerin saklandığı gerçeği artık insaf sahipleri batılı bilim adamları
tarafından itiraf ediliyor.
Bizim televizyonlarda da rastlıyorum, tanınmış iletişimci hoca çıkmış
kadın-erkek arasında önemli bir fark olmadığını söyleyebiliyor ya da
koskoca doktor çıkmış kitap yazmış (bir de dini yayınlar çıkaran bir
yayınevinden çıkmış kitap) kadın ve erkek arasında pek de fark
olmadığını ispat etmeye çalışıyor. O kadar karışık yazılmış ki kitap
okuyamadım. Oysa kadın-erkek farklılığı üzerine yazılan kitaplar çok
net. Pek çok bilimsel veriler var. Gerçi bilimsel veriye de gerek yok
kız ve erkek çocuklarını dikkatle gözlemleyen birisi farkları gayet net
görebilir. Fakat çocuklar büyüdükçe toplumsal baskı nedeni ile farklar
azalıyor.
Kadınlar gerçekten eziliyorlar mı? Evet eziliyorlar fakat aynı
zamanda eziyorlar. Günümüzde kadın hem ezen hem ezilen konumunda. Neden?
Öncelikle şu ayrımı yapalım. Gerçekten zulüm altında olan, alkolik ya
da ruh hastası kocadan ya da aileden eziyet gören kadınlar değil bu
yazının konusu. O konuyu konuşmaya gerek yok. Başta devletin ve
hepimizin bu ihtiyaç sahibi kadınlara sahip çıkmamız lazım. Bu yazı
modern, şehirli kadınların ezilmesi üzerine.
Kadınların ezilmesinde en büyük sorumlular erkekler değil
feministlerdir. Çünkü eşitlik iddiası ile kadını erkekle bir yarışa
soktular ve fıtratın aksine girilen bu mücadele kadınları fazlasıyla
yoruyor ve ezilmelerine sebep oluyor.
Allah kadın ve erkeği birbirine zıt yaratmış. En önemli zıtlık; kadın
yumuşak, erkek sert yaratılmış. Fiziksel ve duygusal olarak. Kadının
bedeni yumuşak yaratılmış; kadınların sesi ince, saç telleri ince,
kemikleri narin, kas sayısı erkeğe göre neredeyse yarı yarıya az,
derileri erkeğe göre on kat daha hassas… Kadınlar beyninin sağ-duygusal
merkezini sol taraftan çok daha fazla kullanıyorlar.
Bunun gibi biyolojik olarak çok faklar var. Kadınların doğuştan getirdikleri en değerli özellikte şefkat ve teslimiyettir.
Erkek ise sert ve güç odaklı yaratılmışlardır. Erkeklerin kemikleri,
kasları hayata bakışları kadına göre daha serttir. Fakat setlik kabalık
değildir, kabalık eğitimsizlikle ortaya çıkar. Erkekler beynin mantık ve
gerçeklik tarafı olan sol tarafı daha çok kullanıyorlar.
Kadın-erkek ilişkisinde bütün sistem zıtların birbirini çekmesi
üzerine kurulu. Ne kadın sertleşecek ne erkek yumuşayacak. Allah resulü
“Erkekleşen kadınları ve kadınlaşan erkekleri lanetlemiş.”
İkisinden biri bozulduğunda aralarında çekicilik kalmaz. Erkekler
sert erkeksi kadınları, kadınlar da yumuşak kadınsı erkekleri çekici
bulmazlar.
Kadın-erkek ilişkilerinde problem kadınların sertleşmesi ve
erkekleşmeleri ile arttı. Bunda feminizmin katkısı büyük fakat bizim
toplumsal yapımızla da alakalı aynı zamanda. Kızlarımız askere gidecek
er gibi yetişiyor, biz de öyle yetiştik. Kız çocukları yetiştirilirken
eş olmaya hazırlanmıyorlar. Küçükken kız çocuklarının süslenme arzuları
anne ve babalar tarafından “daha çok erken” diye bastırılıyor. (Bu ayrı
bir konu kadın ve süslenmeyi yakın bir zamanda yazacağım inşallah) Kız
çocukları sınav sistemi yüzünden oğlanlarla yarışıyorlar. Kızlar böylece
yaratılıştan getirdikleri özellikleri bastırarak büyüyorlar ve
kendilerde bu özelliklerin varlığını bile bilmiyorlar çoğu zaman.
Boşanma aşamasındaki erkeksi bir kadına “kocası ile mücadeleye
girmemesini, yumuşak olmasını, kocasına biraz cilve yapmasını, kadın
gibi davranmasını” söylemiştim de bana “Ben cilveli bir kadın değilim.
File cilve yap demişler üç dükkan yıkmış.” demişti. İyi de sen fil
değilsin ki. Allah seni kadın olarak yaratmış. Sende bütün kadın
özellikleri var. Sadece bastırmışsın. Bırak açığa çıksın. Kendini fil
gibi görürsen böyle yıkar, dağıtır, sonra da kocanın arkasından
ağlarsın.
Evet ezilen kadınlar var fakat yumuşak oldukları için değil sert
oldukları için eziliyorlar. Yumuşaklık asla eziklik değildir tam aksi
kadını korur; yumuşaklık kadının görünmeyen güçüdür. Eda, zarafet,
nezaket, letafet kadının gücüdür ve sevilmesine sebeptir.
Erkek zaten sert yaratılmıştır; kadın da sert olunca iki sert
birbirini kırar. Geçinebilmek için birinin yumuşak olması lazım,
yumuşaklık da kadın özelliğidir. Zannedildiği gibi erkekler yumuşak
kadınları ezmezler; çünkü erkekler merhametli ve korumacı
yaratılmışlardır. Tam aksi erkekler sert kadınları ezmeye çalışırlar
çünkü sert kadınlarla erkeksi bir mücadeleye, rekabete girerler ve
ezerler.
Erkek kadında neşe, cilve, yumuşaklık ve çocuksuluk arar. Yani
kendinde olmayanı ister. Sert, inat, iddiacı, çok bilmiş kadınlar erkeği
rahatsız eder ve bu kadınlara erkekler onlar da erkekmiş gibi
davranırlar.
Yani kadının erkek gibi sert olup kadın gibi muamele görmesi pek
mümkün değildir. Kadının eğitimli olması, zeki olması, kadın olmasına
engel değildir. Yeter ki doğru düşünsün, kadın özelliklerini görmezden
gelmesin, kadın olma konusunda farkındalığı olsun. Kadın dışarıda ciddi
hanımefendi, evinde de cilveli bir kadın olabilir. Yaratılışı buna gayet
müsaittir. Yeter ki erkek gibi davranmaya heveslenmesin.
Tabi bir yandan da fırsatını bulup erkekleri ezen kadınlar da çok.
Ezilmeye dünden razı erkeklerin sayısı da az değil. Bundan önceki
yazılarda erkekler ile ilgili yazmaya başlamıştım hafta sonu gazetelerde
kadınlar günü ile ilgili yazılarını görünce bu konuyu yazmaya karar
verdim. Erkekler nerede hata yapıyorlar, konuya devam edeceğiz kısmet
olursa.
Kadın haklarını konuşmadan önce kadın olmayı konuşmak lazım. Kadınlar
ne kadar kadın ona bakalım. Yoksa kadınlara mutsuzluklarının sebebi
olarak erkekleri gösterip, kadınlar eziliyor edebiyatı yapmak kolay.
Eziliyorlarsa niye eziliyorlar? Kadınların mutluluklarını
erkeklerin üzerine yıkmak öncelikle kadını çaresiz bırakmaktır. Kimsenin
karşıdakine gücü yetmez. Kadın mutluluğu için önce kendi üzerine düşeni
yapmalı, kadın olmalı, özüne dönmeli. Sonrasında haklar kendi kendine
gelir zaten. Sert kadınlar ne hakkı elde ederlerse etsinler mutlu
olamazlar. Çünkü kaybettikleri çok daha fazladır.
Sertliği ile kadınlığını yok ederken, hayat yoldaşı sevdiği adamı ya
da onun muhabbetini kaybeden kadın neyi kazanırsa kazansın onun yerini
dolduramaz. Ne para ne iş ne kariyer, ne güzellik…Hepsi boştur. Sert
kadınlar aradıkları sevginin yerini psikologlarla, haplarla, sahte
mutluluklarla doldurmaya çalışırlar.
Kadınlara bir avuç hak verip kadınlığı çalanlar! Haydi kadınlara biraz mutluluk dağıtın eğer gücünüz yetiyorsa…
Sema MARAŞLI