Saygı,
davranış ve tavırlarımızı özenle sergileme halidir. Karşılık
beklemeksizin samimi olmak, bu samimiyeti sözlerimiz, mimiklerimiz ve
beden dilimizle aktarırken, muhatabımıza bunu hissettirebilmektir.
Aslında birçok kaynakta farklı tanımlara rastlasak da, somut, işte bu
diyebileceğimiz bir tanımı yoktur saygının. Etrafımızda çokça duyarız
“birini sevmek zorunda değiliz fakat saygı duymak zorundayız”.
Yazışmaların altına “saygılar” şeklinde imza atarız. “Büyüklere saygılı
olmalısın” annemizden kulağımıza küpedir. Yani manevi bir kavram olarak
saygı, yaşantımızda çokça bizimledir.
Peki, kimlere, nasıl ve
neden saygı duyarız? Bu soruyu, hayatı dünyadan ve maddeden ibaret sayan
kişiler üzerinden cevaplayacak olursak saygı duyulacak şey zenginlik,
şan-şöhret belki zaman zaman da bilgi olabilmektedir. Ve bu “saygı”yı
gösteriş şeklimiz, örneğin patronumuzun ya da kendisi hakkında pek bir
malumata sahip olmadığımız “varlıklı” birilerinin önünde ceket
iliklemek, ses tonumuzu olabildiğince inceltmek, ezilip büzülmek, ayağa
kalkmak vs. şeklinde olabilmektedir. Çoğu insan için saygınlık duyulan
şey bir insanın zenginliğidir ve zengin ya da fakir olarak ayırdığımız
kişilere karşı davranışlarımız birbirinden farklı olabilmektedir. İş
yerinde kendimizden üst konumdaki biri ile alt konumdaki birine
davranışımız da. Zengin ya da üstün gördüğümüz kişiler “siz”,
“saygıdeğer” “efendim” hitaplarına muhatap olurken, bir çaycı ya da
temizlik görevlisi “sen”, “hey” “hişt” “bana bak bi” gibi sözlerle
çağrılabilmekte, saygı kimilerine göre onlara layık görülmemektedir.
Kur’an
ayetleri incelendiğinde söz konusu durumla ilgili çeşitli örneklerin
görülmesi mümkündür. Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara bildirmek
üzere gelen ve Allah rızasından başka bir beklentisi olmayan
peygamberler de gönderildikleri kavimlerde benzer durumlarla
karşılaşmışlardır. İçinde bulundukları toplumun özellikle önde gelenleri
tarafından bu peygamberlerin sözlerine itibar edilmemesinin yine zengin
olmayışlarına dayandırıldığı görülebilir:
Yahut ona bir hazine gönderilmeli yahut ürününden yediği bir bahçesi olmalı değil miydi?
Furkan Suresi Ayet 8
Ve dediler ki: Şu Kur’an, iki kent içinden büyük bir adama indirilmeli değil miydi?
Zuhruf Suresi Ayet 31
Oysa
Kur’an’a göre insanlara sahip oldukları servete göre değil, Allah’a
olan yakınlıklarına göre itibar edilir. Takva sahibi, ihlâslı, ahlaklı
olmaktır bir kişiyi ayrıcalıklı kılan. Dolayısıyla şayet saygı
duyulacaksa ancak bu gibi manevi değerlere sahip insanlara saygı
duyulmalı ve Allah’a olan gönülden teslimiyetleri sebebiyle alınacaksa
bu insanlar örnek alınmalıdırlar.